6 Temmuz 2003 Pazar, Vakit gazetesi
![]() |
| İsrail'in aslında barış istemediğini, bilakis Filistin tarafına karşı kendi safını güçlendirip savaşı şiddetlendirmeyi, bunu da dünya kamuoyuna barış olarak lanse etmek suretiyle hem kendi imajını düzeltmeyi, hem de Filistin direnişini "terör" olarak kabul ettirip onun imajını yıpratmayı amaçladığını gelişmeler gün yüzüne çıkardı. |
İsrail'in aslında barış istemediğini, bilakis Filistin tarafına karşı kendi safını güçlendirip savaşı şiddetlendirmeyi, bunu da dünya kamuoyuna barış olarak lanse etmek suretiyle hem kendi imajını düzeltmeyi, hem de Filistin direnişini "terör" olarak kabul ettirip onun imajını yıpratmayı amaçladığını gelişmeler gün yüzüne çıkardı.
İsrail işgal devleti ateşkes konusunda ilk adımın atılmasıyla birlikte, Mescidi Aksa'nın yahudilere de açılmasına dair bir karar aldı. Oysa Şaron böyle bir girişimin Aksa İntifadası'nı ateşleyen hadise olduğunu ve söz konusu kararın Filistinlilerde havanın yeniden gerginleşmesine sebep olacağını biliyor. Çünkü Filistinliler el-Halil'de Hz. İbrahim Camisi tecrübesi yaşadılar ve Mescidi Aksa'nın siyonist işgalciler tarafından kirletilmesine fırsat vermek istemiyor, bu konuda her türlü fedakarlığı göze almaktan çekinmeyeceklerini açıkça ortaya koyuyorlar. Nitekim Filistin'deki direniş grupları ve Filistin Alimler Birliği, Mescidi Aksa'yla ilgili kararın son derece riskli olduğunu vurguladılar. Böyle olmasına rağmen işgal devletinin bu kararı alması, gerçekte "ateşkes" ve barış sağlanması gibi bir niyet taşımadığını, asıl amacının Filistinlilerin silahlarını susturmak olduğunu, kendisinin ise bundan yararlanarak iki buçuk yıl önce gerçekleştiremediği amacına bu yolla ulaşmak istediğini gösteriyor.
Ateşkesin ilanından hemen sonra 3 Temmuz 2003 sabahı işgal güçleri Batı Yaka'nın Kalkiliya şehrine yaptıkları baskın ve tanklı saldırı esnasında el-Fetih'in askeri kanadı durumundaki el-Aksa Şehitleri Birlikleri'nin önemli komutanlarından 31 yaşındaki Muhammed Şaver'i şehit ettiler. Oysa ateşkesin sağlanmasında öncülük eden el-Fetih'ti. İsrail işgal devleti bu örgütün ateşkes konusundaki çabalarını etkin bir komutanını öldürmek suretiyle mükafatlandırmış oldu. Saldırıda Şaver'in 25 yaşındaki arkadaşı İbrahim Yasin de yaralandı. Tabii bu saldırı karşısında el-Aksa Şehitleri Birlikleri eli kolu bağlı duracak değildi ve o da cevap amaçlı bazı saldırılar gerçekleştirdi. Bunun üzerine işgal devleti "ateşkesi ihlal ediyorsunuz" diye yaygara koparmaya başladı. İşte bu siyonist işgalcilerin genel taktiğidir, her zaman kendisi saldırdığı, anlaşmaları bozmada hep önde gittiği halde, kendisinin ihlallerine cevap verilmesi durumunda derhal yaygarayı koparır.
Ateşkes sonrasında dikkat çeken önemli bir gelişme de sivil teröristlerin Filistinlilerin bir ambulanslarına saldırmaları oldu. 2 Temmuz 2003 Çarşamba günü Nablus'taki ihtisas hastanesine ait bir ambulans yahudi yerleşimcilerin saldırısına uğradı. Ambulansın Nablus'un güneyinde Filistinlilerden zorla gasp edilmiş araziler üzerine kurulu Yetzihar yahudi yerleşim merkezinin yanından geçtiği sırada yerleşimciler taşlarla ve cam şişelerle saldırdılar. Atılanların aracın camını kırıp içeri girmesi sebebiyle içinde taşınan 62 yaşındaki Merve Cebbare adlı hasta kaburgalarından yaralandı. İşgalciler bunu da bir metot olarak kullanıyor; askerlerini şeklen geri plana çekiyor gibi görünürken sivil teröristlerini öne sürerek onlar vasıtasıyla saldırılar gerçekleştiriyorlar.
Yine ateşkesten hemen sonra, 2 Temmuz 2003'te Kudüs'teki Beyti Hanina mahallesinde 15 Filistinlinin barındığı bir ev işgalciler tarafından "ruhsatsız" olduğu iddiasıyla yıkıldı. Ebu Remile ailesine ait evin yıkılmasına mahalle sakinlerinin engel olmak istemesi üzerine işgalci askerler saldırdı ve birkaç kişi yaralandı. Evleri yıkılan aileden de birkaç kişi tutuklanıp karakola götürüldü. Oysa "ruhsatsız" iddiası işgalcilerin Kudüs'teki yahudileştirme planlarının bir gerekçesi olarak kullanılıyor. Dolayısıyla bu yıkım işgal devletinin, Filistin davasının özünü ve kalbini teşkil eden Kudüs'ün etnik yapısını değiştirme amacına yönelik saldırgan tutumundan vazgeçme niyetinde olmadığını gösteriyordu.
Bunlar işgal devletinin "ateşkes"in gölgesinde gerçekleştirdiği vahşi saldırılardan sadece birkaç örnek. Biz burada işgalci saldırganlığın farklı boyutlarını ortaya koyan örnekler sunmaya çalıştık. Bunların dışında da birçok saldırı gerçekleşti. Bu saldırılar işgalcilerin ateşkesi bir aldatmaca ve Filistin tarafını yıpratma amacıyla kullandığını gösteriyor. Ateşkesin bir de Ebu Mazin hükümetiyle ilgili boyutu var. İnşallah bu konuyu da bir başka yazımızda ele alırız.