Gözlemci Arap Birliği

29 Aralık 2011 Perşembe, Yeni Akit

Suriye'deki zulmü ve vahşeti, yine zulüm düzenlerinin veya organlarının tavrıyla meşrulaştırma çabaları çok dikkat çekti. Yani ABD, AB, NATO ve Arap Birliği eğer Suriye'deki sisteme karşı, ayaklanmacıların yanında yer alıyorsa bizim bunun aksi bir tavır sergileyerek zulüm devletlerinin ve düzenlerinin karşı çıktıklarının yanında desteklediklerinin ise karşısında yer almamız gerekir şeklinde.

Her şeyden önce söz konusu zulüm devletlerinin ve düzenlerinin sergilediği tavır samimi ve gerçekçi değildir. Eğer ki bunların Suriye'deki zulüm rejimine karşı tutumları samimi olsaydı şimdiye kadar onun bileğinin zayıflatılması, halkın direnişinin de zaferi için inandırıcı adımlar atmaları gerekirdi. Sadece işi boş açıklamalar yayınlıyorlar. Buna da, Suriye rejiminin zulüm ve vahşeti çok bariz olduğundan, siyaset icabı ihtiyaç duyuyorlar. Gerçekte Suriye'deki Baas rejiminin çökmesinin bölgedeki dengelerin kendi hesaplarının da aleyhine olacak şekilde değişmesine yol açacağını bildiklerinden içi boş açıklamalarla yetiniyorlar. Ama buradaki halkın direnişinin bastırılmasının da kolay olmayacağını tahmin ettiklerinden bir yandan da ona göre siyaset belirleyerek muhalif harekete çengel atmaya çalışıyorlar. Fakat onların bu ülkedeki zulüm rejiminin karşısında görünmeleri de muhalefete çengel atmaya çalışmaları da oradaki zulmü onaylamanın ve zulme karşı duranların özgürlük mücadelelerini mahkûm etmenin dayanağı ve gerekçesi olamaz.

Zulüm, zulümle de vefa gerekçesiyle de meşruiyet kazanmaz. Bir zalim başka bir zalime karşı tavır alsa da bu tutum ikisinden birinin zulmüne meşruiyet kazandırmayacağı gibi bir zalimin başka bir yerde mazlumun yanında yer almasına vefa gerekçesiyle onun haksızlığına ve zulmüne destek verilemez.

Buradan Arap Birliği'nin son dönemde Baas rejiminin uyguladığı şiddete karşı izlediği siyasete gelmek istiyoruz. Bazıları Arap Birliği'nin "işbirlikçi" olduğu iddiasından yola çıkarak onun Suriye'deki diktaya karşı gibi görünen siyasetini "aksiyle meşrulaştırma" anlayışına göre kurulan önermenin öncüllerinden saydıkları için buradan Suriye'deki rejimin "işbirlikçi" olamayacağı dolayısıyla zalim bile olsa ona destek verilmesi, sahip çıkılması gerektiği sonucuna varıyorlar. Oysa böyle bir önerme ve hüküm geçersizdir. Arap Birliği "işbirlikçi" olsa bile zulme ve zalime karşı çıktığında iyi bir iş yapmış olur. Çünkü doğru olanı şeytan bile yapsa failinin vasfından dolayı fiilin vasfı değiştirilemez. Aynısı tersi için de geçerlidir. Yani failin herhangi bir konuda olumlu vasfa sahip olması kötü fiiline meşruiyet kazandırmaz. Örneğin Suriye'deki yönetimin işgalci siyonist rejimle diplomatik ilişkiye girmemesi halkına zulmetmesini, yönettiği insanları hunharca katletmesini normalleştirmez.

Buna binaen eğer ki Arap Birliği, Suriye'deki zulüm rejiminin katliamlarının önüne geçmek için takdire şayan bir şeyler yapsaydı, olumlu adımlar atsaydı yaptıklarının mutlaka desteklenmesi gerekirdi. Ama ne yazık ki şimdiye kadar yaptıkları Baas rejimine zaman kazandırmanın ötesinde bir sonuç getirmedi.

Hatırlanacağı üzere Suriye halkı 16 Aralık 2011'e denk gelen Cuma gününü "Arap Birliği Bizi Öldürüyor Cuması" diye adlandırmış ve eylemlerini bu teşkilatın izlediği siyasete tepki amaçlı olarak düzenlemişti. O eylemlerden sonra görünüşte bazı müşahhas adımlar atıldı ve Suriye yönetimi güya Arap Birliği ile protokol anlaşması imzaladı. Oysa bu anlaşma da Baas diktasına zaman kazandırmanın ötesinde bir sonuç getirmedi.

Malum olduğu üzere Baas diktası Arap Birliği ile daha önce de bir anlaşma imzalamıştı ve o anlaşma son protokol anlaşmasından daha çok şey içeriyor, üstelik şartların yerine getirilmemesi durumunda teşkilata birtakım yaptırımlara başvurma hakkı tanıyordu. Baas diktası anlaşmanın şartlarının hiçbirini yerine getirmediği ve hatta şiddetin dozajını bayağı artırdığı halde Arap Birliği'ne tanınan yaptırım haklarının tümü sözde kaldı. En son imzalanan protokol anlaşmasından ise önceki anlaşmanın şartlarının bir çoğu çıkarılırken sadece olayların yerinde görülmesi için gözlemci heyet gönderilmesi konusu üzerinde yoğunlaşıldı.

Umursuzun Arsızı Gözlemesi

30 Aralık 2011 Cuma, Yeni Akit

Muhtelif yorumlarda Arap Birliği'nin Suriye'ye gözlemci heyet göndermesinin bir senaryo olduğu vurgulanıyor. Çünkü gözlemci heyetin Baas diktasının katliamlarının önüne geçme imkânı yok. Sadece rapor tutacak. Rejimin taktikleri ve gözlemci heyeti yönlendirme konusunda izlediği politika, heyetin de istikametini sürekli taktiklere göre belirlemesi tutacağı raporun ne derece güven verici olacağı konusunda şimdiden zihinlerde birtakım tereddütler oluşmasına sebep oldu. Tutacağı rapor güven verici olsa bile cinayetlerin, resmî şiddetin önüne geçilmesi konusunda bir ilerleme kaydedilmesini sağlayacak mı? Bu konuda bir beklentinin gerçekleşmesi için Arap Birliği teşkilatının rapor doğrultusunda, Baas diktasının askerlerini meydanlardan çekmesi, saldırılara son vermesi ve tutuklananların da serbest bırakılması için Suriye'ye baskı yapması, onu zorlaması gerekir.

Ar damarı çatlamış ve namahremini teşhir etmeyi marifet sanan birini gözleyip de sergilediği tutumu rapor etmek onu bu tutumundan vazgeçmeye zorlamadıkça umursuzun arsızı gözlemesine ve yaptıklarını rapor etmesine benzer. Suriye'deki dikta rejiminin uygulamalarını Arap Birliği'nin gönderdiği gözlemci heyetin gözlemesi ve sadece rapor etmekle yetinmesi de öyle olur.

Suriye rejiminin siyasi sultasını korumak için şiddeti sınırsız bir şekilde kullanması, kendisine yöneltilen eleştirileri haksız çıkarmak için bazen çok gülünç yalanlardan bile istifade etmeye çalışması, mecbur kalması halinde füze saldırılarına da başvurabileceği yönünde tehditlerde bulunması ar damarının tamamen çatladığını, sergilediği şiddetin gözlenmesi ve rapor edilmesi suretiyle ayıplarının ortaya çıkmasının onu tutumundan vazgeçirmeyeceğini gösteriyor. Bu noktada önemli olan Arap Birliği'nin gördüğü gerçekleri rapor ettikten sonra Suriye'deki durumun değişmesi, ülke halkının maruz kaldığı insanlık dışı uygulamaların son bulması, zindanlara doldurulmuş ve aralarında çok sayıda çocuğun da bulunduğu on binlerin serbest bırakılması için birtakım yollara başvurmasıdır.

Arap Birliği gözlemci heyetinin Şam'a ulaşmasından kısa süre önce dikta rejiminin istihbarat merkezine yönelik bombalı saldırılar düzenlenmesi konusunda çeşitli tartışmalar ve iddialar gündeme geldi. Olaydan hemen sonra eylem, Suriye Müslüman Kardeşler cemaatine ait olduğu iddia edilen sahte bir web sitesinde bu cemaat adına sahiplenildi. Cemaat hızlı bir şekilde yaptığı açıklamada bu sitenin kendilerine ait olmadığını, kasıtlı bir şekilde oluşturulmuş sahte site olduğunu ve eylemi de sahiplenmediklerini bildirdi. Bu tür oyunlara 1987'de başlamış olan intifadanın etkin olduğu dönemde de siyonist işgal devleti tarafından Filistin İslâmî hareketini lekeleme amacıyla başvuruluyordu. Suriye Müslüman Kardeşler cemaatinin lideri Muhammed Riyad Ebu Şekfa söz konusu bombalamaların rejimin kendi oyunu olduğunu, eylemden önce resmi görevlilerin çıkarıldığını ve muhalif harekete mensup tutukluların doldurulduğunu, öldürülenlerin ve yaralananların da onlardan olduğunu söyledi.

Bu tür bombalama eylemlerinin gerçekleştirilmesi üzerine gözlemci heyetin ilk durağı da doğal olarak eylemlerin hedef aldığı noktalar oldu. Baas diktası için de gözlemci heyete "Bakın işte biz bunlarla savaşıyoruz!" deme imkânı doğmuş oldu. Gözlemci heyetin, muhalif hareketin iddialarını nazarı dikkate alarak eylemlerin arkasında kimlerin olabileceği hakkında sorgulama yaptığına dair bir şey de duymadık.

Gözlemci heyetin Şam'dan sonra durağı Humus'tu. Haberlerde belirtildiğine göre Humus'ta halk gözlemci heyete gerçekleri anlatabilmek için büyük kalabalıklarla meydanlara döküldü. Rejimin silahlı güçleri önce göz yaşartıcı bombalarla ve benzeri araçlarla kalabalığı dağıtmaya çalıştı. Bunun üzerine olaylar büyük bir gösteriye dönüştü ve silahlı güçler halkı dağıtma konusunda başarılı olamadı. Ancak gözlemcilerin de şehre ulaştıktan sonra, saldırılarda hedef alınan yerlerin ve mağdur edilen insanların görülmesi, sergilenen şiddetin bizzat maruz kalanların diliyle öğrenilmesi yönündeki taleplere çoğunlukla karşılık vermedikleri haberlerde dile getirildi. Bu haberler de olayın gerçekten bir senaryo olduğunu ve Baas rejimine zaman kazandırılmaya çalışıldığını teyit ediyor.

İrtibatlı Yazılar:

  • Aklın Konuşması İçin Silahlar Susmalı
  • Kirli Hesapların Mazlumu Suriye Halkı
  • Hedefte Yine Mazlum Halk
  • Oyunlar Arasında Kalan Mazlum Halk
  • Suriye Halkı Baas'ı İstemiyor
  • Zulüm Zulümle Değil Direnişle Yıkılacak
  • Onur Grevi ve Baas Vahşeti
  • Baas Diktası da Yamacın Kenarında
  • Beşşar Yolun Sonuna Yaklaşıyor
  • Suriye'de Sınav Cuması
  • "Benim Zalimime Dokunmayın!"
  • Suriye'nin Uluslararası Boyutu
  • Suriye'ye Müdahale Nasıl Olmalı?
  • Baas Savaşının Medya Cephesi
  • Zulmün Mezhebi
  • Suriye Direnişi ve Çarpıtmalar
  • Şam'ı Yakan Ateş
  • İstanbul'da Suriye Buluşması
  • Esed Reformları Başlattı
  • Zulmü Alkışlayamam Zalimi Asla Sevemem
  • Beşşar Tatmin Edemedi
  • Kan Üzerine Reform