Bir Rapor


"Barış" anlaşmaları diye lanse edilen anlaşmalar manevi yıkım, ekonomik çöküş ve ahlaki tahribattan başka bir şey getirmedi

Arafat'ın Anlaşmalarının Öbür Yüzü

Siyonist vahşetin barış dediği budur
Arafat'ın anlaşmalarının arkasındaki hesaplardan biri de Filistin halkını ifsad etmekti
Bütün bu gelişmeler gösteriyor ki, Filistin halkına "barış" yoluyla kaybettirilenler "savaş" yoluyla kaybettirilenlerden çok daha fazla gibi. Maalesef bu, Müslüman toplumların hemen hemen tamamının son yüzyılda yaşadıkları bir realite.
Ne yazık ki, "barış" anlaşmaları diye dünya kamuoyuna lanse edilen yıkım anlaşmalarıyla bölgenin manevi kimliğinin yok edilmesine, bu toprakların geleceğine imza atacak nesillerin ifsat edilmesine çalışılıyor.
İnançlarının kendilerine verdiği direnç ve kararlılıkla hareket edenler kendilerini özerk yönetimin zindanlarında buluyorlar. Gerekçe ise halkı toplu direnişe teşvik etmek ve toplum düzenini bozmaya kalkışmak. Yani insanları haksız şekilde zindanlara atmak için bütün her yerde kullanılan ve her yöne çekilmesi mümkün olan malum gerekçe. Bu politika yüzünden HAMAS'ın ve İslami Cihad Hareketi'nin birçok ileri geleni sözde özerk yönetimin zindanlarında tutuluyor.
Filistin cephesinde görev yapan basın mensuplarının düne kadar yani sözde "barış" anlaşmalarının açtığı tahribat dönemine kadar magazinle uğraşmaya vakitleri yoktu. Çünkü onlar ciddi konuların peşindeydiler. Zaten magazin haberleri yapsalardı da kimse ilgi gösterecek değildi. İşgalci siyonistlerin zulümlerine karşı hararetli direnişin sürdüğü, küçük yaşlardaki çocukların kol ve bacak kemiklerinin işgalci askerler tarafından kırıldığı bir ortamda bir basın mensubunun magazinle uğraşmaya kalkışması her halde aptallıktan başka bir şey olmazdı. Ama Arafat yönetimi şimdi Batı'nın iffetten yoksun kültürünü Filistin'e de taşıyabilmek için bir magazin medyası geliştirmeye çalışıyor.

Filistin, Yüce Allah'ın mübarek kıldığını bildirdiği bir belde. İnsanlık tarihi boyunca tevhid davetinin merkezi olmuş. Kur'an-ı Kerim'de adı geçen peygamberlerin tümü ömürlerinin ya tamamını ya bir kısmını o beldede geçirmişler. Bu açıdan o toprakların iman davasında önemli bir yeri olmuş. Bu toprakların bu manevi yönü ancak samimi bir imanla ve imana dayanan fedakarlıkla korunabilir. Ancak ne yazık ki, "barış" anlaşmaları diye dünya kamuoyuna lanse edilen yıkım anlaşmalarıyla bölgenin manevi kimliğinin yok edilmesine, bu toprakların geleceğine imza atacak nesillerin ifsat edilmesine çalışılıyor. Söz konusu anlaşmalara dayalı olarak iş başına getirilen sözde özerk yönetimin izlediği manevi yıkım ve tahribat politikalarına genel hatlarıyla bir göz atalım:

Peygamberler Beldesine Modern Kumarhaneler

Arafat, güya Filistinlilere ekonomik yarar sağlayacağı iddiasıyla Allah'ın mübarek kıldığını bildirdiği topraklara modern kumarhaneler inşa ettirdi. Siyonist işgalciler kendi kontrollerinde tuttukları topraklarda kumarhane açılmasına izin vermezlerken Arafat yönetimi ilk olarak, yahudilerin "lanetli" olarak gördükleri Eriha'ya uluslararası standartlarda modern bir kumarhane açtı. Ardından da Batı Yaka'nın önemli şehirlerinden olan Ramallah'a ikinci bir kumarhane inşa etti. Arafat bu kumarhaneleri inşa ettirirken, İsrail'in kendi kontrolündeki bölgelerde kumarhane açılmasına izin vermemesi sebebiyle yahudilerin kumarbazlarının buralara gelerek Filistin özerk yönetimine para kazandırmalarını umduğunu iddia ediyordu. Oysa asıl amaç Filistinlilere yönelik ifsat politikasının başarılı olabilmesi için alt yapının oluşturulmasıydı. İşin kötü tarafı ise bu kumarhanelerin açılışına büyük tepki gösteren ve kalabalık bir topluluk halinde gösteri düzenleyen halkın artık bu kumarhaneli şehirlerde kumarhaneyle birlikte yaşamaya alışmış olmaları. Zaten ilk etapta hedef de buydu. Halkı kumarhaneyle birlikte yaşamaya alıştırmak. "Şimdilik kumarcılar dışarıdan gelsin önemli değil. Böyle giderse nasıl olsa bir sonraki dönemin kumarcılarının bazıları bu şehrin halkından olabilir" diye düşünüyor ifsatçılar. Nitekim çok geçmeden, dünün sokaklarda ideolojik sloganlar atan devrimci gençlerinin bazıları bugün kumarhanelerde çalışmaya başladılar. Oysa başlangıçta bu işe onlar da karşıydı ve ideolojilerine ters görüyorlardı. Üstelik onlar intifada yıllarında işgalcilere taş yağdıran o sevimli çocukların arasında yer almışlardı ve Arafat onlara "küçük generallerim" diyordu. Bu zavallı gençler biraz da aç, muhtaç ve fakir bırakılmanın zorlamasıyla söz konusu kumarhanelerde çalışmak mecburiyetinde kalıyorlar. Arafat yönetiminin halkın ekonomik problemlerini çözmeye yanaşmaması biraz da bununla ilgili. Çünkü ekonomik sıkıntılar insanların baş kaldırmalarını zorlaştırdığı gibi, sinsi tuzaklara düşmelerini de kolaylaştırıyor. Mülteci kamplarında sefalet hayatına mahkum edilen ailelerine bakmak zorunda kalan o intifada gençleri dışarıda çok düşük ücretlerle bile iş bulmakta zorlanırken kumarhanede çalıştıkları zaman kendilerine aylık bin dolar (dört yüz otuz beş milyon lira) ücret veriliyor. Buna ek olarak sağlık sigortası, çeşitli garantiler, servis ve benzeri kolaylıklar sağlanıyor. Bütün bunlar da tabii ki cazibeli geliyor.

Güzellik Yarışmalarıyla İffet Duygularının Öldürülmesine Çalışılıyor

Arafat iş başına gelinceye kadar Filistinliler güzellik yarışmalarının ne olduğunu bilmezlerdi. İffetleri onları, "çağdaş dünya"nın bu pisliklerine bulaşmaktan alıkoyuyordu. Siyonist işgalciler ise onların bu iffet duygularını yıpratmakta başarılı olamamıştı. Ama Arafat iş başına getirildi ve Filistinlilerin "Oslo Kızları" adını verdiği bir yeni nesil oluşturulmaya çalışıldı. Şimdi onlar arasında güzellik yarışmaları düzenleniyor. Seçilenlere çeşitli ödüller verilerek, ünlü olmaları sağlanarak tüm genç kızlar bu tür yarışmalara özendiriliyor ve böylece iffet perdelerinin yırtılmasına çalışılıyor. Arafat, yüzde doksan sekizi fakirlik sınırının altında bir gelirle hayatını idame ettirmek zorunda olan Filistinlilerin ekonomik problemlerini çözmek için söze gelir bir şey yapmazken ifsat amaçlı "güzellik kraliçesi" yarışmalarına su gibi para akıtıyor. Tabii onun arkasındaki birtakım uluslararası güçler de insanların karınlarını doyurma amaçlı yardım kampanyaları karşısında kör ve sağır kalmayı tercih ederken, "sponsor" sıfatıyla Filistinli genç kızların iffet duygularını yıpratma amaçlı bu tür faaliyetlere büyük katkılar sağlıyorlar. Arafat yönetimi bu yarışmaları topluma "çağdaşlığın ölçüsü" olarak lanse ederek kendini savunma yoluna gidiyor. Çağdaşlığı belden aşağısında arayanlar için tabii ki güzellik yarışmaları da çağdaşlığın ölçüsü oluyor.

Arafat bu alandaki ifsat politikalarında kısmen başarılı olmuş gibi görünüyor. Ancak Müslüman genç kızları henüz bu tür faaliyetlerin içine pek çekemediğinden hıristiyan asıllıların bu konudaki zaaflarını değerlendirmek suretiyle kademeli bir ifsat politikası izlemeye çalışıyor. Güzellik yarışmalarından birinde "güzellik kraliçesi" seçilen Maria Kamasiyye adlı hıristiyan kökenli bir Filistinli genç kız bakın ne diyor: "Evet bu konuda eski nesille yeni nesil arasında görüş ayrılıkları var. Özellikle öncelik verdikleri konulardaki ihtilaflar etkili oluyor. Önceden siyasi meselelere öncelik verilirdi. Ancak şimdi onların yerini başka konular aldı. Şimdi kızlarla erkekler arasındaki ihtilat (birliktelik) ve kız arkadaş edinme konuları tartışılıyor." Demek ki yakın geçmişe kadar toplum kadın erkek arası ilişkilerle ilgili ahlaki ölçülere iyi kötü riayet ettiğinden ihtilat ve kız arkadaş edinme konusu tartışılmıyordu. Çünkü tek tük olsa da yaygın olmadığından pek gündeme alınmıyor, tartışılmasına gerek görülmüyordu. Arafat yönetiminin ifsat politikası neticesinde artık bu konuyu gündeme alma ve tartışma ihtiyacı duyulmaya başlandı. Yerleşik bir ölçünün tartışmaya açılması ise onun yıpranmaya başlaması demektir. Arafat da zaten bu ölçüleri bir çırpıda ortadan kaldırabileceğini düşünmüyor. Onun şu merhaledeki amacı bu ölçülerin yıpranmasını sağlamak, özellikle de yetişen neslin nazarında o ölçüleri önemsiz hale getirmek.

Dün Ciddi Konuların Peşinde Olanlar Bugün "Magazin" Muhabiri Oldular

Filistin cephesinde görev yapan basın mensuplarının düne kadar yani sözde "barış" anlaşmalarının açtığı tahribat dönemine kadar magazinle uğraşmaya vakitleri yoktu. Çünkü onlar ciddi konuların peşindeydiler. Zaten magazin haberleri yapsalardı da kimse ilgi gösterecek değildi. İşgalci siyonistlerin zulümlerine karşı hararetli direnişin sürdüğü, küçük yaşlardaki çocukların kol ve bacak kemiklerinin işgalci askerler tarafından kırıldığı bir ortamda bir basın mensubunun magazinle uğraşmaya kalkışması her halde aptallıktan başka bir şey olmazdı. Ama Arafat yönetimi şimdi Batı'nın iffetten yoksun kültürünü Filistin'e de taşıyabilmek için bir magazin medyası geliştirmeye çalışıyor. Dolayısıyla eskinin ciddi işler peşinde koşan muhabirlerinden bazıları şimdi tamamen magazine yöneldiler. Kimisi güzellik yarışmalarıyla ilgili gelişmeleri takip ederek topluma yansıtmaya, güzellik kraliçesi seçilenleri ünlü yapmaya çalışıyor. Bazıları onun bunun baldır bacağıyla uğraşıyorlar. Bazıları kimin kimle "kaçamak aşk" yaşadığını ortaya çıkarmaya çalışıyorlar. Amaç ise bu tür işleri sıradan, rutin işler gibi tanıtmak ve böylece toplumun iffet duygularını yıpratmak. Bu şekilde magazin muhabirliği geliştirmek ise Arafat yönetimine göre Batı kültürüne adapte olmanın bir şartı ve çağdaşlığın bir başka ölçüsü. Dediğimiz gibi çağdaşlığı belden aşağıda arayanlar ölçüleri de oralarda arama gereği duyuyorlar.

İçkili Barlar Mantar Gibi Yayılıyor

Arafat yönetiminin sözde "barış kültürü"nün önemli bir yönünü de içki oluşturuyor. Geçmişte içkili bara pek rastlanmayan şehirlerde şimdi mantar gibi içkili barlar ortaya çıkıyor. Özellikle hıristiyan azınlığın yoğun olduğu Beyti Lahm şehri içkili barların en çok yayıldığı şehir. Beyti Lahm'ın Hz. İsa (a.s.)'nın doğduğu şehir olduğunu hatırlatalım. Ne yazık ki Arafat yönetimi bir peygamberin doğum yeri olan ve kutsal Kudüs şehrinin de hemen yanı başında yer alan bu mübarek beldeyi içkili barlarla kirletiyor. Yukarıda sözünü ettiğimiz güzellik yarışmalarının merkezi olarak bu şehrin seçilmesi de dikkat çekici. Umumi taşıma araçlarından birinin şoförü her akşam geç saatlerde bir sürü sarhoş genci barlardan alıp evlerine götürdüğünü söylüyor. Bunların da belki birçoğu Arafat'ın dün "küçük generallerim" dediği çocuklar arasında yer almışlardı. Dün işgalci siyonisti taşlayanların bugün onun güdümündeki bir yönetimin önüne koyduğu kadehleri boşaltarak sarhoş olması gerçekten yürekleri parçalayan bir durum.

Direnenler İse Zindana

Arafat tabii ki ifsat politikalarında daha çok insanların zaaf noktalarından yararlanıyor. Onların zaaf yönlerinden yararlanılmasında ise İslami bilinç yetersizliği etkili oluyor. İslami bilinçten uzak kalarak değişik ideolojik akımların etkisinde kalanlar şartların iyi olduğu ortamlarda direniş ve mücadeleyi tercih edebiliyorlar. Ama "havuç ve sopa" politikası karşısında ideolojik kararlılıklarını bırakarak suyun akışına kendilerini kaptırabiliyorlar. İnançlarının kendilerine verdiği direnç ve kararlılıkla hareket edenler ise kendilerini özerk yönetimin zindanlarında buluyorlar. Gerekçe ise halkı toplu direnişe teşvik etmek ve toplum düzenini bozmaya kalkışmak. Yani insanları haksız şekilde zindanlara atmak için bütün her yerde kullanılan ve her yöne çekilmesi mümkün olan malum gerekçe. Bu politika yüzünden HAMAS'ın ve İslami Cihad Hareketi'nin birçok ileri geleni şu anda sözde özerk yönetimin zindanlarında tutuluyor.

Sonuç

Bütün bu gelişmeler gösteriyor ki, Filistin halkına "barış" yoluyla kaybettirilenler "savaş" yoluyla kaybettirilenlerden çok daha fazla gibi. Maalesef bu, Müslüman toplumların hemen hemen tamamının son yüzyılda yaşadıkları bir realite. Ancak diyebiliriz ki belki Filistin halkının, bu ifsat ve manevi tahribat politikası karşısında en erken gözünü açan halk olduğunu söyleyebiliriz. Filistin halkı şimdi karşı karşıya olduğu tehlikeyi gördüğünden özerk yönetimin ifsat politikasına karşı tavır koymuş görünüyor. Ama ne yazık ki, kuvvetin ifsatçıların elinde olması onların ellerini kollarını bağlıyor.

Diyeceksiniz bu konularda Filistin özerk yönetimi bizimkilerden hayli gerilerdeymiş. Haklısınız. Zaten Arafat da bunun huzursuzluğunu yaşıyor. Ondan dolayı ağırlığı ifsat politikasına veriyor.