Emperyalizmin Libya Oyunu

24 Mart 2011 Perşembe, Yeni Akit gazetesi

Libya'da yaşananlar aslında İslâm coğrafyasının içinde bulunduğu içler acısı durumu özetliyor. Her şeyden önce yönetim halkın güvenliğini sağlama yükümlülüğünü taşıyan mekanizmadır. Fakat halkların güvenliği öncelikle ve birinci derecede yönetimler tarafından tehdit ediliyor. Başkaları ülkelerin geleceğini rehin alma gibi karanlık planlarla da olsa düzenledikleri askerî operasyonlar için bu yönetimlerin sivillere karşı oluşturduğu tehdidi gerekçe olarak kullanıyor. Böyle bir tehdidin varlığı ve büyüyerek devam ettiği gerçeğini ise kimse inkâr edemez. Bu gerçek kutsallaştırılan ulusal ideolojilerin aslında halkların uyuşturulmasında bir narkoz olarak kullanıldığını gösteriyor. Dolayısıyla Müslümanların önce bu narkozları ve narkozcuları iyi tanıyıp kendi kimliklerine dönmeleri gerekir. Asıl özgürlük ve bağımsızlık da bu öze dönüştedir.

Uluslararası emperyalizmin Libya'ya yönelik son operasyonunu tahlil ettiğimizde Bosna - Hersek, Somali ve Irak'taki oyunların bir karmasıyla karşılaşıyoruz. Oralarda kazandığı tecrübeleri Arap dünyasındaki yeniden yapılanma döneminin gidişatına hâkim olmak ve bu amaçla Libya'yı bir üs olarak kullanmak için yaptığı planda birlikte değerlendirmiştir. Yapacağı askerî operasyona zemin hazırlamak ve meşruiyet kazandırmak amacıyla önce Kaddafi canavarına mühlet tanıdı. Tıpkı Bosna - Hersek'te Müslümanları Dayton Anlaşması'ndaki dayatmaları kabule zorlamak amacıyla Sırp milislere epey mühlet verdiği gibi. Sonra büyüyen tehlike karşısında sivillere sahip çıkma olarak lanse ettiği "insanî amaç" üzerinden harekete geçerek Somali'deki taktiği uyguladı. Bu merhalede aynı zamanda yönetimi altındaki halka vahşice savaş açan ve doğrudan tehdit oluşturan diktatörün varlığını gerekçe olarak kullanıp "demokrasi ve özgürlük" getirme gerekçesine başvurarak Irak taktiğini uyguladı.

Askerî operasyonun ısıtılmaya başlandığı sırada Libya'daki gelişmelerin sürekli Kaddafi medyasının ağzından aktarılması tahmin ettiğim kadarıyla bir taktikti. Çünkü bu haberler, artık direnişçilerin diktatörün paralı savaşçıları karşısında sürekli yenilgi aldığı, yıprandığı, kontrolündeki şehirleri tek tek kaybetmeye dolayısıyla çökmeye başladığı kanaati oluşturma amacına yönelikti. Oysa gerçekte murtezika adı verilen paralı askerlerin baskınları korsan gece baskınlarından ibaretti ve hepsinde de yenilgiye uğratılmışlardı. Girdikleri şehirlerden çıkarılmışlardı ve direniş bu şehirlerde kontrolü elinde tutuyordu. Normalde Kaddafi'nin haber kaynaklarına itibar etmeyen Batı medyası, çağdaş emperyalizmin askerî operasyonu ısıtmaya başladığı günlerde hadiseleri dünya kamuoyuna hep Kaddafi medyasının ağzıyla verdi. Ne yazık ki Türkiye'de İslâmî medya bile bu yanıltma tuzağına düştü ve Libya'da kararlılıkla mücadelesini sürdüren direnişin artık çökmeye başladığı imajı veren hava oluşturdu. Böyle bir imaj ve oluşan endişe emperyalizmin askerî operasyon planının gerekçesini de güçlendirdi.

Aslında Libya direnişi ve sivil halk en fazla hava saldırılarından yara alıyordu. Hava desteğinin olmaması durumunda kara çarpışmalarında Kaddafi'nin paralı milislerinin direniş karşısında tutunma imkânı yoktu. Bu durumda sivilleri koruma, Kaddafi tehdidini etkisiz hale getirme, Libya halkının özgürleşmesi için ona destek verme iddiasında samimi olanların yapması gereken işte bu hava saldırılarının önüne geçmekti. Fakat her zaman olduğu gibi BM'nin yasallaştırma kılıfına bürünen ABD ve Batı, böyle bir yola başvurmak yerine yeni bir hava saldırısı başlatmayı tercih etti. Oysa bu saldırılardan zalim Kaddafi'nin etkilendiğinin belki üç katı kadar da sivil ve savunmasız halk etkilendi. BM'nin şemsiyesi altında harekete geçen dış güçler Kaddafi'nin silahlarını susturmak yerine kendi silahlarını konuşturdular. Görünüşte silahlarını Kaddafi'ye ve adamlarına doğrultuyorlardı ama gerçekte yine sivil insanlar hedefteydi. Üstelik bu saldırı askerî açıdan Kaddafi'yi sarstıysa da stratejik açıdan bileğini güçlendirdi. Çünkü artık halkıyla değil "haçlı ordusu"yla savaşıyormuş görünümü vererek bir imaj değişikliği yapma fırsatı elde etmiş oldu.

Hâkimiyet Savaşı

25 Mart 2011 Cuma, Yeni Akit gazetesi

BM, ABD ve Batı'nın Libya çıkartmasına herkes şüpheyle yaklaşıyor. Çünkü asıl amacın Libya halkını hain diktatörün vahşi saldırılarından korumak olabileceği iddiasına inanmak zor. Emperyalizmin bu konuda sürekli iki yüzlü, çifte standartçı tavır takınması şüphe ve tereddütleri haklı kılıyor. Libya saldırısında da petrol üzerindeki çıkar hesaplarının ağırlıklı rol oynadığı düşünülüyor.

Bizim gördüğümüz kadarıyla petrol hesapları ana hedef değil. Elbette bu hesaplar kendini "uluslararası toplum" olarak tanımlayan çağdaş emperyalist güçler için büyük önem taşıyor ve yerine göre onun için kapsamlı savaştan çekinmez. Libya petrolüyle ilgili bilgiler de söz konusu çıkar hesapları üzerindeki kanaatleri güçlendiriyor. Ama bizim gördüğümüz kadarıyla Libya operasyonunda petrol bir alt başlıktır. Operasyonun ana hedefinde ise "hâkimiyet planı" var. Yani bu savaş Arap dünyasındaki halk ayaklanmalarıyla başlayan değişim sürecinde siyasi iktidar ve kontrol mekanizmasının tümüyle elden çıkması riskinden dolayı başlatılmıştır.

Şimdilik tamamen dikta rejimleri ve Arap coğrafyasının kesişme bölgesinde vuku bulan halk ayaklanmaları bazı komplo teorilerinde iddia edildiği gibi ABD'nin Ortadoğu'yu yeniden dizayn etme planını hayata geçirmesi değildir. Tam aksine bu hadiselerde halk ayaklanmalarına hazırlıksız yakalanmış, sonrasında gidişata ve olayların sonuçlarına hâkim olmak için çeşitli diplomatik ve siyasi ataklar gerçekleştirmiştir. Ama bu ataklarından istediği sonucu elde edemedi. Tunus ve Mısır'daki dikta rejimlerinin ayağının kaymasıyla, onların açtığı boşluğu ayaklanan halkın ve direnişçi gençliğin taleplerini dikkate almak zorunda kalan bir kadro doldurdu. Bununla birlikte bu kadro geçicidir ve kalıcı yapının oluşma merhalesinde direnen kitlenin taleplerinin daha etkin bir şekilde devreye girmesinden uluslararası emperyalizm ve özellikle de siyonist işgal ciddi şekilde endişe duyuyor. Çünkü Mısır'da veya diğer Arap ülkelerinde halk tabanının, direnen gençliğin taleplerini göz önünde bulundurmak zorunda olan bir kadro, devrilen veya şimdilik kan dökerek ayakta kalmaya çalışan dikta rejimlerinin üstlenmiş olduğu siyonist işgali himaye ve ona yönelen tehlikeleri engelleme görevini sürdüremez, sürdürmek de istemez. Ayrıca kendi içinde güç birliği ve bölgesel dayanışma oluşturacak yeni yapılanma, çağdaş emperyalizm karşısında bileğini daha güçlü hissedecektir. Bu işbirliğinin dairesinin İslâm coğrafyasında daha geniş bir alanı kapsayacak şekilde genişlemesi durumunda, global ekonomik krizden dolayı sürekli kan kaybeden Batı emperyalizminin yaptırım gücü etkisini daha da kaybedecektir. Zaten yeni dönemle ilgili olarak bölgesel güçler teorisinin daha çok konuşulması da bu konudaki formüllerin şekillenmesi konusunda fikir veriyor.

Libya'daki halk ayaklanması karşısında Kaddafi her ne kadar ithal savaşçılarla ve hava gücünü insafsızca kullanarak sivil halkta büyük can kaybına sebep olduysa da gideceği artık kesin gibi görünüyordu. Bu belki biraz zaman alacaktı ve insafsız saldırılar da ciddi endişelere yol açıyordu. Ama tamamen ithal savaşçılara dayanan bir yönetimin işgalden farkı olmadığı için halk ona karşı kararlılıkla direnecek ve Kaddafi de Bin Ali ve Hüsni Mübarek'in kabul ettiği sona razı olmak zorunda kalacaktı. O yüzden çağdaş emperyalizm Kaddafi vahşetini bahane ederek askerî müdahalede bulunmak suretiyle onun boşaltacağı alana şimdiden müdahale etmek, Tunus ve Mısır'da siyasi ve diplomatik ataklarla başaramadığını Libya'da askerî gücünü kullanıp doğrudan hadiselerin içine girerek başarmak istedi. Libya'da bunu başarması durumunda orayı bir üs, bir kontrol paneli gibi kullanıp tüm bölgeye müdahale edebileceğine inanıyor.

Fakat burada şunu özellikle vurgulamak gerekir ki emperyalist güçlerin müdahalesi Kaddafi vahşetini meşrulaştırmayacağı gibi ona karşı verilen özgürlük mücadelesinin meşruiyetine de bir halel getirmez. Çünkü bu operasyon direnişin talebiyle veya onayıyla değil aksine onun itirazına rağmen gerçekleştirilmiştir. Direnişin istediği Kaddafi'nin hava saldırılarının önlenmesi ve dışarıdan paralı asker sevkinin durdurulması için uçuşa yasak hava sahası oluşturulması, bu sahada uçuşların engellenmesiydi.

İrtibatlı Yazılar:

  • Keşke Öldürülmeyip Sorgulansaydı
  • Kaddafi Çadırsız Kaldı
  • Para mı Pranga mı?
  • NATO Afganistan ve Libya'da Farklı mı?
  • Bilgi Savaşında Nerede Durmalıyız?
  • Libya'yı Somalileştirme Planı
  • Kazzafi'nin Yerine Obama mı?
  • İki Canavar
  • Libya, el-Halil ve Mavi Marmara Katliamları
  • Libya'daki Çalkantı
  • Libya'da Durum
  • Libya Üzerine