İşgal güçleri birkaç gün önceden, yahudilerin "Ağlama Duvarı" adını verdikleri gerçekte ise adı Burak Duvarı olan meşhur duvarın önünde birtakım garip çalışmalar başlattılar. Kudüs müftüsü İkrime Sabri buradaki çalışmanın Siyon mabedinin temelini atmak için bir ön hazırlık çalışması olduğuna dikkat çekmişti.
İşgalci yahudiler, uzun süreden beridir Mescidi Aksa'yı bir şekilde yıkarak yerine Siyon Mabedi veya Süleyman Heykeli adını verdikleri yahudi mabedini inşa etmek için çalışma yapıyorlar. Bunun sadece sivil teröristler tarafından yürütüldüğü sanılmamalı. Bu işi İsrail işgal devleti de çeşitli şekillerde teşvik ve finanse etmektedir.
Yahudiler geceden Mescidi Aksa etrafına ve "Ağlama Duvarı" olarak adlandırdıkları Burak duvarının önündeki meydana toplanmaya başladılar. İşgal güçleri Müslümanların, Mescidi Aksa'yı koruma konusunda kararlılık göstereceklerini bildiklerinden bu mabedi adeta asker ve polis ablukasına aldılar. Kudüs'e dışarıdan gelecek Müslümanların yollarını kestiler. Ama bütün bu engellemelere rağmen Müslümanlar yine de Mescidi Aksa'ya toplanarak bu kutsal mabedi korumayı başardılar.
Mescidi Aksa'ya sahip çıkan Müslümanlar işgalci saldırganların vahşi saldırılarıyla karşı karşıya gelirken bu mabedi yıkmak isteyen Siyonist teröristler işgal devletinin güvenlik görevlileri tarafından itinayla korunuyorlar.
Siyonist işgalciler 1969'da Mescidi Aksa'yı yakmaya teşebbüs etmişlerdi. 21 Ağustos 1969'da Denis Ruhan adlı fanatik bir yahudi Mescidi Aksa'yı yakma girişiminde bulundu.
Kudüs katliamından sonra yaralıların taşınması. 8 Ekim 1990 tarihinde yine Mescidi Aksa'ya yönelik olarak gerçekleştirilen saldırıda 30 Müslüman şehid oldu, 800 Müslüman da yaralandı. Tarihe "Kudüs katliamı" olarak geçen bu saldırı, siyonist İsrail yönetiminin bazı fanatik yahudi gruplarını kışkırtması sonucu gerçekleştirildi. Bu saldırının asıl amacı ise Mescidi Aksa'nın bazı bölümlerini yıkmak ve zaman içinde tamamını yıkabilmek için ilk adımı atmaktı.
Siyonist işgalciler muhtelif girişimleriyle Mescidi Aksa'ya bir zarar veremeyince bu mabedin kendiliğinden yıkılmasını sağlayabilmek için altına tünel kazdılar. Buna önce arkeolojik amaçlı kazı kılıfını uydurdular. Geçmişi üç bin yıl öncesine dayanan bir mabedin altında bu mabedin dayandığı temellerin dışında bir şey olmayacağı kesindi.
Mescidi Aksa tüm Müslümanların ortak değerleridir. Bu kutsal mabede hep birlikte sahip çıkmak, siyonistlerin bütün çabalarını boşa çıkarmak gerekiyor. Kudüs ve Filistin'deki Müslümanlar o kutsal mabedi tüm dünya Müslümanları adına koruyor ve bu konuda her türlü fedakarlığı göze alabiliyorlar. Dünya Müslümanlarının da onların davalarına ve mücadelelerine sahip çıkmaları gerekir.

Siyon Mabedi Hayalleri ve Mescidi Aksa'ya Yönelen Tehlike

30 Temmuz 2001 Pazartesi

Geçtiğimiz Pazar günü (29 Temmuz 2001 tarihinde) Kudüs'te önemli gelişmeler yaşandı. Bu gelişmelerle ilgili olarak Türkiye medyasına yansıyan yanıltmalardan bazılarını Akit gazetesi için yazdığımız yazıda ele almaya çalıştık. Bu yazımızda da gelişmeleri biraz ayrıntılı bir şekilde aktarmak, Siyon mabedi hayallerinin arka planında duran gerçekler ve Mescidi Aksa'yı ortadan kaldırma çabaları hakkında sizleri bilgilendirmek istiyoruz.

İşgalci yahudiler, uzun süreden beridir Mescidi Aksa'yı bir şekilde yıkarak yerine Siyon Mabedi veya Süleyman Heykeli adını verdikleri yahudi mabedini inşa etmek için çalışma yapıyorlar. Bunun sadece sivil teröristler tarafından yürütüldüğü sanılmamalı. Bu işi İsrail işgal devleti de çeşitli şekillerde teşvik ve finanse etmektedir. Bu konunun ayrıntısına aşağıda gireceğiz. Ama önce geçtiğimiz Pazar günü yaşananlar hakkında bilgi verelim.

29 Temmuz Pazar günü yahudi takvimine göre 9 Ağustos'a denk geliyordu. Yahudiler bu tarihin, Siyon mabedinin yıkılışının yıldönümü olduğunu ileri sürüyorlar. Dolayısıyla söz konusu mabedin yıkılışının 1931. yıldönümü olduğunu iddia ettikleri bu yılki 29 Temmuz'da artık bu mabedi yeniden inşa etmek için çalışmaların başlatılması gerektiği iddiasıyla günler öncesinden çalışmalar yapmaya başladılar. Bu amaçla kendilerini "Heykel Dağı" veya "Tapınak Dağı İnananları" olarak adlandıran bir taşkın grup Kudüs'teki işgalci emniyet teşkilatına yazı göndererek kendilerinin 29 Temmuz Pazar günü temel atma töreni gerçekleştireceklerini bildirdi ve gerekli tedbirlerin alınmasını istediler. Bu arada İsrail Yüksek Mahkemesi de adı geçen cemaate Mescidi Aksa'nın yanı başında bir temel atma töreni gerçekleştirmesi için izin verildiğini açıkladı. Bu cemaat normalde devletten bağımsız ve "aşırı sağcı" bir yahudi cemaati olarak yansıtılmaktadır. Oysa gerçekte Beyrut kasabı olarak bilinen Ariel Şaron'un sahiplendiği, desteklediği ve çalışmalarını finanse ettiği bir cemaattir. Yani işgal devletinin himayesi altındadır ve çalışmaları da işgal yönetimi tarafından teşvik edilmektedir.

İşgal güçleri ayrıca birkaç gün önceden, yahudilerin "Ağlama Duvarı" adını verdikleri gerçekte ise adı Burak Duvarı olan meşhur duvarın önünde birtakım garip çalışmalar başlattılar. Kudüs müftüsü İkrime Sabri buradaki çalışmanın Siyon mabedinin temelini atmak için bir ön hazırlık çalışması olduğuna dikkat çekmişti. Yine zikredilen yahudi cemaatinin mensupları Cumartesi günü sabah erkenden Kudüs'ün değişik yerlerinde el ilanları dağıtarak yahudileri Pazar günkü temel atma törenlerine davet ettiler. Bu el ilanlarında, Mescidi Aksa'nın enkazı üzerine yapılmış bir Süleyman Heykeli resminin çizilmiş olması dikkat çekiyordu. Bu da yahudilerin amaçlarını bütün açıklığıyla ortaya koyuyordu.

Bütün bu gelişmeler sebebiyle Filistin tarafından da Müslümanlara çağrı yapılarak Mescidi Aksa'nın korunması için gereken her şeyin yapılması istendi.

Pazar günü geldi ve yahudiler geceden Mescidi Aksa etrafına ve "Ağlama Duvarı" olarak adlandırdıkları Burak duvarının önündeki meydana toplanmaya başladılar. İşgal güçleri Müslümanların, Mescidi Aksa'yı koruma konusunda kararlılık göstereceklerini bildiklerinden bu mabedi adeta asker ve polis ablukasına aldılar. Kudüs'e dışarıdan gelecek Müslümanların yollarını kestiler. Ama bütün bu engellemelere rağmen Müslümanlar yine de Mescidi Aksa'ya toplanarak bu kutsal mabedi korumayı başardılar.

Yahudilerin yapmak istedikleri sembolik temel atma işlemi için getirilen taşı konulan yerinde bırakmaktı. Sonra da tedrici bir şekilde üstüne yeni eklemeler yapmak ve aynen Hz. İbrahim Camisi'ni gasp etme konusunda izledikleri "tedricilik" politikasıyla Mescidi Aksa'ya yönelen tehlikeyi büyütmek istiyorlardı. Ama Müslümanların tepkileri karşısında o taşı tekrar geri götürmek zorunda kaldılar. Müslümanların tepkilerine siyonist işgal güçleri vahşet ve şiddet metodunu kullanarak cevap verdiler. Bu da çatışmalara sebep oldu ve Müslümanlardan onlarca insan işgal güçlerinden de 16 polisle birçok sivil terörist yaralandı.

Bu arada şunu da hatırlatalım ki Aksa İntifadası'nın kıvılcımını çakan girişim de yine aynı amaç için gerçekleştirilmiş bir girişimdi. Pazar günü "Heykel Dağı İnananları" adı verilen cemaat tarafından gerçekleştirilen girişimle aynı amaca yönelik o girişimi de bilindiği üzere bugünkü İsrail başbakanı kasap Şaron gerçekleştirmişti. Bu da aralarındaki organik bağ ve amaç birliği konusunda yeterince fikir vermektedir.

Siyon Mabedi Nedir?

Yahudiler bugünkü Mescidi Aksa'nın yerinde daha önce, Süleyman Heykeli diğer adıyla Siyon Mabedi adını verdikleri bir mabedin bulunduğunu ve bu mabedden bugün geriye kalan tek şeyin Ağlama Duvarı adını verdikleri duvar olduğunu ileri sürmektedirler. (Bu duvarın Müslümanlar tarafından Burak duvarı olarak adlandırıldığını yukarıda belirtmiştik.) Bu yüzden yahudiler Mescidi Aksa'nın mevcut şeklini yıkarak daha önce yerinde bulunduğunu ileri sürdükleri Siyon Mabedi'ni inşa etmeyi amaçlamaktadırlar. Siyonistler bu konudaki niyetlerini gizlemiyorlar. Örneğin hahambaşı Mordohay Elyahu bu konudaki niyetlerini şu şekilde dile getirmişti: "Biz bu camiyi yıkmak, onu buradan tamamen silmek ve yerine Süleyman Heykeli'ni inşa etmek istiyoruz." Ünlü terörist ve haham Meir Kahane de İsrail parlamentosu üyeliğine seçildiğinde, Süleyman Heykeli tepesinde yahudilerin ibadetlerine başlık etmek ve Mescidi Aksa ile Kubbetu's-Sahra'nın yıkılması için mümkün olan her yola başvuracağı üzere yemin etmişti. Haham Şalom Harokohin de: "Diasporadaki yahudilerin bir araya gelmelerinin en önemli sebebi Siyon mabedinin yeniden inşasıdır" demişti. İşgal yönetiminin eski başbakanı Benyamin Netanyahu da başbakanlığı kazanmadan önce aşırı siyonist hareketlerden birinin liderlerinden olan Yehuda Atsayon'a yazdığı bir mektupta şöyle diyordu: "Yahudilere Süleyman Heykeli tepesinde (yani Mescidi Aksa'nın kurulu olduğu mekânda) ibadet imkânı sağlamak ve bu imkânı garantilemek için çalışmak gerekir... Bu konunun gerekli duyarlılıkla ele alınıp çözümlenmesi gerekir. Likud Partisi'nin yeniden iktidara geldikten sonra bu konuyu uygun bir şekilde sonuca bağlamak için çalışacağını da özellikle vurguluyorum... Yahudi halkının kutsal mekânıyla ilgili hakkı tartışma kabul etmez bir haktır."

Oysa işin gerçeğinde bugünkü Mescidi Aksa, Hz. Süleyman döneminde de bir mescid olarak inşa edilmişti. Bilindiği üzere Kur'an-ı Kerim'de de bu mabed Mescidi Aksa olarak adlandırılır. Oysa Kur'an-ı Kerim'in vahyedildiği dönemde Mescidi Aksa'nın bugünkü şekli yoktu. Bugünkü şekli Emevi halifelerinden Abdülmelik bin Mervan döneminde inşa edilmiştir. Mescidi Aksa tıpkı Mescidi Haram gibi tevhid inancı üzere inşa edilmiş ve ancak bu inanç doğrultusunda kendisinden istifade edilebilecek bir kutsal mabeddir. Mekke müşrikleri de Hz. İbrahim (a.s.)'in Allah'ın emri doğrultusunda inşa ettiği Kabe'ye sahip çıkıyorlardı ve içini putlarla doldurmuşlardı. Ama Hz. Peygamber (s.a.s.) orayı putlardan temizleyerek, müşriklerin onu sahiplenmelerinin yersiz ve anlamsız olduğunu ortaya koydu. Yahudiler Hz. Süleyman (a.s.)'ı bir peygamber olarak bile görmez, ona Kral Salamon derler. Onun insanlara tebliğ ettiği tevhid inancından uzaklaşmışlardır. Dolayısıyla Hz. Süleyman (.a.s.)'ın inşa ettiği bir mabede sahip çıkma hakkına sahip olduklarını iddia edemezler. Bunun ne itikadi yönden ne de tarihi yönden bir geçerliliği vardır.

Mescidi Aksa'yı Ortadan Kaldırma Çabaları

Siyonistler söz konusu iddialarından yola çıkarak Mescidi Aksa'yı ortadan kaldırabilmek için yıllardan beridir çalışmaktadırlar. Siyonistlerin Mescidi Aksa'yı ortadan kaldırma girişimleri 1967 Haziran'ında Doğu Kudüs'ü işgal etmelerinden kısa bir süre sonra başladı.

21 Ağustos 1969'da Denis Ruhan adlı fanatik bir yahudi Mescidi Aksa'yı yakma girişiminde bulundu.

Nisan 1980'de ünlü yahudi terörist Meir Kahane, Mescidi Aksa'nın bir yerine bol miktarda patlayıcı madde doldurarak bunu patlatmaya teşebbüs etti.

8 Nisan 1982'de fanatik bir siyonist terör örgütünün mensupları Kâh diye bilinen diğer bir siyonist terör örgütüyle işbirliği yaparak Mescidi Aksa'nın ana girişine bol miktarda patlayıcı madde yerleştirdiler. Ancak bu patlayıcı madde cami görevlileri tarafından patlamadan ortaya çıkarıldı.

10 Nisan 1982'de Meir Kahane taraftarlarından bir grup yahudi terörist zorla Mescidi Aksa'ya girmek istedi. Cemaatin ve cami görevlilerinin engel olması üzerine çıkan çatışmada cami korumalarından iki kişi öldürüldü.

21 Mart 1983'te Mescidi Aksa'ya gizli bir yoldan girmek için tünel açıldığı tespit edildi. Ancak tünel tamamlanamadan ortaya çıkarıldığı için teşebbüs başarılı olamadı.

27 Şubat 1984'te bir grup silahlı yahudi, caminin doğu tarafından Rahmet kapısının yakınından içeri girmek istedi. Ancak cami koruma görevlileri onların içeri girip bir katliam gerçekleştirmelerini önlediler.

14 Ocak 1986'da Knesset üyesi bazı parlamenterler askerlerin koruması altında Mescidi Aksa'ya girmek istediler. Ancak İslâmi Hareket mensubu gençler cami kapılarında barikatlar oluşturarak onların içeri girmelerini önlediler. Birkaç kez girişimde bulunan parlamenterler Mescidi Aksa'nın içine girmeyi başaramayınca geri dönmek zorunda kaldılar. Fakat bu olaydan sonra cami dışında işgalci askerlerin Müslüman gençlere saldırmasıyla başlayan çatışmalarda çok sayıda genç yaralandı.

8 Ekim 1990 tarihinde yine Mescidi Aksa'ya yönelik olarak gerçekleştirilen saldırıda 30 Müslüman şehid oldu, 800 Müslüman da yaralandı. Tarihe "Kudüs katliamı" olarak geçen bu saldırı, siyonist İsrail yönetiminin bazı fanatik yahudi gruplarını kışkırtması sonucu gerçekleştirildi. Bu saldırının asıl amacı ise Mescidi Aksa'nın bazı bölümlerini yıkmak ve zaman içinde tamamını yıkabilmek için ilk adımı atmaktı.

28 Eylül 2000 tarihinde de kasap Şaron, Mescidi Aksa'ya girerek Siyon mabediyle ilgili emellerin yerine getirilmesinin toplumsal alt yapısını oluşturmak istedi. Ama Müslümanlar büyük bir direnişle ona engel oldular. İşte bu olay Aksa İntifadası'nın kıvılcımını çakan olay oldu.

Mescidi Aksa'nın Altına Tünel

Siyonist işgalciler yukarıda zikredilen girişimleriyle Mescidi Aksa'ya bir zarar veremeyince bu mabedin kendiliğinden yıkılmasını sağlayabilmek için altına tünel kazdılar. Buna önce arkeolojik amaçlı kazı kılıfını uydurdular. Geçmişi üç bin yıl öncesine dayanan bir mabedin altında bu mabedin dayandığı temellerin dışında bir şey olmayacağı kesindi. Üstelik olsa bile varlığı kesin olmayan bir şeyin ortaya çıkarılacağı iddiası varlığı kesin ve gerek itikadi, gerek tarihi yönden böylesine önemli bir binanın tehlikeye girmesine sebep olmak için gerekçe teşkil edemezdi. Nitekim kazılardan bir şey çıkmayınca işgal devleti bu kez tünelin bir yeraltı geçidi olarak kullanılmak amacıyla açıldığını ileri sürdüler. Oysa o bölgede hiçbir trafik yoğunluğu yokken böyle bir yeraltı geçidi açılması son derece anlamsızdı.

Eski Likud lideri Netanyahu'nun başbakanlığı döneminde gerçekleştirilen tünelin açılması olayı Müslümanların şiddetli tepkilerine sebep olmuş ve işgal güçleri bu tepkiye de vahşetle karşılık vererek o zaman da bir katliam gerçekleştirmişlerdi.

Mescidi Aksa Tüm Müslümanlarındır

Son olarak şunu ifade edeyim ki Mescidi Aksa tüm Müslümanların ortak değerleridir. Bu kutsal mabede hep birlikte sahip çıkmak, siyonistlerin bütün çabalarını boşa çıkarmak gerekiyor. Kudüs ve Filistin'deki Müslümanlar o kutsal mabedi tüm dünya Müslümanları adına koruyor ve bu konuda her türlü fedakarlığı göze alabiliyorlar. Dünya Müslümanlarının da onların davalarına ve mücadelelerine sahip çıkmaları gerekir.