Tarihe Damgasını Vuran Yemen İlleri

Temmuz 2011, Ribat

Adıyla Şanıyla Yemen

Arap Yarımadası'nın güney bölgesinde yer alan, bu yarımadanın dünya denizlerine bakan yüzü konumunda olan toprak parçasıdır. Önemli bir geçiş yolu ve buluşma noktası olması sebebiyle yarımadanın uç kısmında, diğer merkezi bölgelerden uzakta olmasına rağmen sürekli adıyla şanıyla insanlığın gündeminde kalan bir coğrafya olagelmiştir. Bunda stratejik konumunun yanı sıra coğrafi özelliklerinin de önemli rolü var. Arap Yarımadası'nın kalan kısmının çoğunun verimsiz çöl topraklarından veya sadece hayvancılığa elverişli araziden oluşmasına rağmen Yemen'in bazı bölgeleri dağlık ve kayalık olsa da büyük ölçüde tarıma elverişli sulak ve yeşil araziden oluşur. Kızıldeniz'in, Aden Körfezi'nin ve Hint Okyanusu'nun buluşma noktasında yer aldığından topraklarının önemli bir kısmı denizlerle çevrilidir. Dolayısıyla balıkçılığa ve diğer deniz ürünlerinin temin edilmesine müsait geniş bir kıyıya sahiptir. Arap dünyasında arıcılığın en yaygın olduğu ülkedir. Türkiye'de daha çok kahvesiyle ünlü olsa da Arap dünyasında birinci derecede balıyla ve balığıyla ünlüdür. Başta Körfez ülkeleri olmak üzere birçok Arap ülkesinin bal ihtiyacını Yemen karşılamaktadır. Tabii topraklarından söz ederken kahvesini zikretmeden de geçemeyiz. Ama ne yazık ki son dönemde yönetimlerin hatalı politikaları ve insanların hafif uyuşturucu olarak bilinen kât müptelası olmalarının önüne geçilmesi için hiçbir tedbir alınmaması sebebiyle kahve tarlalarının çoğu kât arazisine dönüşmüş, bu da ekonominin özellikle tarım ürünleriyle ilgili kaynaklarına ağır darbe vurmuş, ihracatın belini kırmıştır.

Yemen Tarihin Her Dönemine Geçmiştir

Tarihte sürekli Yemen diyarı olarak anılmakla beraber çok farklı yönetimlerin, saltanatların hâkimiyetleri altında kalmıştır. Bunların bazıları o bölgeye has müstakil yönetimler, bazıları da civardaki diğer saltanatlara bağlı özerk yönetimlerdir. Bunların içinde Habeşistan Krallığı'na bağlı olanlar, İran'a bağlı olanlar, Kudüs'te Hz. Süleyman (a.s.)'ın kurduğu güçlü dünya sultasına bağlananlar, sonra Resûlullah (s.a.s.)'ın Medine'de kurduğu İslâmî yönetime bağlı olanlar ve İstanbul'daki Osmanlı yönetimine bağlı kalanlar var. Bazıları sorunsuz bir şekilde bağlılıklarını sürdürmüş, bazıları sorunlar ve isyanlar çıkarmışlardır. Fakat dikkat çeken özellikleri hemen hepsinin tarihe damgasını vuran önemli saltanatlar ve siyasi otoriteler olmalarıdır.

Ad Kavmi, Ashab-ı Uhdud ve Himyer Saltanatı

Yemen'in bilinen en eski tarihine gittiğimizde Ad kavmiyle karşılaşırız. Bu kavimden Kur'an-ı Kerim'de birkaç yerde söz edilir. Kendilerine Hz. Hûd, Peygamber olarak gönderilmiştir. Onun çağrısına kulak vermemeleri ve sapık yollarında devam etmekte ısrarlı davranmaları sebebiyle de helak olmuşlardır.

Yine Kur'an-ı Kerim'de sözü edilen Ashab-ı Uhdud'un da Yemen'de yaşadıklarına dair bazı bilgiler var.

Yemen'in milattan önceki tarihine damgasını vuran Himyer Sultanlığı da tarih ilmiyle ilgilenenlerin özellikle üzerinde durdukları bir siyasi otoritedir.

Hz. Süleyman (a.s.)'ın Dikkatinden Kaçmayan Yemen

Hz. Süleyman (a.s.)'ın kurduğu ve dünya çapında bir otorite olan sultanlığın merkezi Kudüs'teydi. O dönemde iletişim ve haberleşme imkânları çok kısıtlı olduğundan birbirlerinden uzak beldelerde yaşayan toplumların birbirlerinden haberdar olmaları zordu. Fakat Kur'an-ı Kerim'den öğrendiğimize göre Hz. Süleyman (a.s.)'a kuşların dillerinin öğretilmesi ve cinlerin emrine verilmesi hem çok uzak beldelerden haberdar olmasına, hem de insanların güç yetiremeyeceği çok zor işleri başarmasına imkân sağlamıştır. O dönemde Yemen'de hüküm süren kraliçenin saltanatından da kendisine Hudhud adlı kuş bilgi vermiş, böylece bu belde Hz. Süleyman (a.s.)'ın dikkatinden kaçmamıştı. Onun burayla ilgilenmesi ve kraliçeden kendi sultasını kabul etmesini istemesi üzerine Yemen, Kudüs'teki siyasi otoriteye bağlandı.

Yemen Sultasının Mekke'yle Rekabeti

Mekke'deki Kabe'yi inşa ettiği bilinen Hz. İbrahim (a.s.)'ın yaşadığı dönem milattan önce 19. yüzyıldır. O dönemde Mekke ıssız bir çöldü, çevresinde de belli bir devlet düzenine sahip olmayan aşiretler vardı. Kabe'nin inşası ve onun hemen yanı başında Zemzem adlı su kaynağının çıkması Mekke'nin kısa sürede önemli bir merkez haline gelmesine vesile oldu. Civardaki aşiretlerin hem dinî hem de ticarî amaçlarla Mekke'ye yönelmesini, Yemen'de devlet disiplinine sahip olan ve o dönemde Habeşistan krallığına bağlı otoritenin başında bulunan Ebrehe kabullenemedi. Çünkü Mekke'deki siyasi yapı bir aşiret düzenine kendisi ise bir krallık düzenine sahipti. Aşiretlerin kendi tarafına yönelmelerini ve böylece onların da kraliyet disiplini altına girmelerini sağlamak amacıyla kendi siyasi otoritesinin merkezi durumundaki San'a'ya da benzer bir mabet inşa etti. Fakat bu mabet Arap yarımadasındaki aşiretlerin ilgisini çekmedi. Bunun Mekke'deki mabedin ayakta kalmasından kaynaklandığını ve ilginin San'a'ya çekilebilmesi için o mabedin ortadan kaldırılması gerektiğini düşündü.

Kuş Ordusunun Fil Ordusuna Galibiyeti

Arap Yarımadası'ndaki bütün aşiretlerin ve kabilelerin ilgisini çeken ve ziyaret ettikleri kutsal mabedi ortadan kaldırmaya karar veren Ebrehe, o zamanın tankları olarak niteleyebileceğimiz fillere sahip olması sebebiyle Kur'an-ı Kerim'de "ashab-ı fil" diye adlandırılan orduyla harekete geçti. Mekke'ye yaklaştığı sırada amacının sadece Kabe'yi yıkmak olduğunu, dolayısıyla bir çatışmaya girmeden bu amacını gerçekleştirmek istediğini bildirmek üzere o zaman Mekke'deki şehir otoritesinin başında bulunan ve Hz. Muhammed (s.a.s.)'in dedesi olan Abdulmuttalib'i yanına çağırdı. Ebrehe güçlü silahlarla donatılmış büyük bir orduyla geliyordu. Mekke otoritesinin onu durdurma gücü yoktu. Kabe'yi de Allah'ın koruyacağını ümit ediyorlardı. Umdukları gerçekleşti ve filler belli bir noktadan ileri gitmediği gibi askerlere de havada beliren kuşlar küçük taşlar attı. Başlarına taş isabet eden askerlerin çoğu öldü. Hayatta kalabilenler de yaralı ve perişan halde geri döndü.

Resûlullah (s.a.s.)'ın Yemen'e Gönderdiği Davetçiler

Yemen'e İslâm, Resulullah (a.s.)'ın sağlığında girmiştir. Resulullah (a.s.) Medine'de İslâm devletini kurduğunda Yemen İran nüfuzu altındaydı ve İranlılar o dönemlerde Bâzân adlı bir kişiyi Yemen valisi olarak tayin etmişlerdi. Aslen İranlı olan bu kişi Resulullah (a.s.)'ın davetiyle Müslüman olmuş ve İslâm devleti onu Yemen valiliğinde tutmuştur. H. 9 (M. 631) yılında Bâzân'ın vefat etmesi üzerine Resulullah (a.s.) onun yönetimi altındaki bölgeleri Bâzân'ın oğlu Şehr, Ebu Musa el-Eş'ari (r.a.), Yâli ibnu Umeyye ve Muaz ibnu Cebel (r.a.) arasında paylaştırdı. Resulullah (a.s.), h. 9 yılında Hz. Ali (r.a.)'yi de halkını İslâm'a davet etmesi için Yemen'e gönderdi. Hz. Ali (r.a.)'nin daveti etkili oldu ve Yemen halkı kitleler halinde İslâm'a girdi.

Erken Dönemde Müslüman Olan Yemenlilerin Dine Bağlılıkları

Yemenliler erken dönemde Müslüman oldukları gibi aynı zamanda dine bağlılıklarıyla tanınmışlardır. Gerçi Yemen halkının İslâm'a girmesinden sonraki tarihinde de bu beldede önemli hadiseler yaşanmış ve muhtelif itikadî unsurlar ortaya çıkmıştır. Ancak bu tür ekollerin ve akımların ortaya çıkması onların dinî duyarlılıklarını etkilememiş, bağlılıklarını sürdürmeye devam etmişlerdir.

Yemen ahalisinin dine bağlılığı bugün de bariz bir şekilde müşahede edilir. Arap kavmiyetçiliğinin ve sol akımların Yemen'deki uzantılarının merkezi durumundaki başkent San'a'nın cadde ve sokaklarında bile tesettüre riayet etmeyen bir bayana nadir rastlanır. Onların da çoğu yabancılar veya normalde Yemen dışında yaşayıp yakınlarını ziyaret amacıyla gelmiş olanlardır. Camiler tüm namaz vakitlerinde dolar. Dinî içerikli etkinliklere büyük rağbet gösterilir. Bununla birlikte bazı yanlış geleneklerin ve kötü alışkanlıkların sürdürülmesinden kaynaklanan birtakım ahlâkî sorunların olduğunu da zikretmemiz gerekir.

Osmanlı Sultası ve İsyanlar

Yemen ahalisinin önemli bir özelliği en azından içeride kendi düzen ve disiplinlerini kendilerinin yürütecekleri yarı bağımsız, özerk bir yönetime sahip olma konusundaki ısrarlarıdır. Aşiret düzenlerinin bozulmasına izin vermemiş, bu amaçla her dönemde kendi geleneksel silahlarını muhafaza etmiş, bu silahlarının ellerinden alınmasına müsaade etmemiş, devlet otoritesi adına da olsa iç yapılarının dağıtılmasını kabullenmemişlerdir.

1517'de Kahire'yi ele geçirerek Memluk İmparatorluğu'nu yıkan ve hilafeti devralan Osmanlı İmparatorluğu aynı tarihte Yemen'e de girdi. Osmanlılar Yemen şehirlerini tek tek ele geçirerek 1538'de, ülkenin önemli bir kısmını hâkimiyeti altında tutan Tahiriler'e son vererek tüm Yemen'i ele geçirdiler. Fakat Zeydi İmamların kendi iç düzenlerine dokunmadı, onların müntesipleri üzerindeki dinî otoritelerini sürdürmelerine müsaade ettiler. Buna rağmen Zeydiler Osmanlı sultasına karşı isyanlar çıkardılar. O yüzden Yemen, Osmanlı hakimiyeti döneminde isyanlarıyla meşhur olmuştur.

İngilizler de Tutunamadı

Osmanlı Devleti'nin zayıflaması üzerine İngiliz, Fransız ve Portekizli sömürgeciler Yemen'i ele geçirmek için saldırılar başlattılar. İngilizler 1839'da denizden düzenledikleri saldırılarla Aden'i ele geçirdiler. Sonra burayı üs edinerek Güney Yemen'i işgal ettiler. Kuzey Yemen ise herhangi bir Avrupa ülkesinin sömürgesine geçmeden 30 Ekim 1918'e kadar Osmanlı yönetiminde kaldı. Bu tarihte de bağımsız oldu. Türkiye Lozan anlaşmasında Kuzey Yemen'in bağımsızlığını ve Güney Yemen'in İngiliz işgaline geçmesini resmen tanıdı.

Güneydeki İngiliz işgali 30 Kasım 1967'ye kadar sürdü ve bu tarihte kuzeyden ayrı bir devlet olarak bağımsızlığını ilan etti. Bu ülke 22 Haziran 1969'da gerçekleştirilen darbeyle komünist diktatörlüğün sultasına girdi ve Yemen Demokratik Halk Cumhuriyeti adını aldı.

Sahte Demokrasi ve Hileli Seçimlerle Yürüyen Cumhuriyet

Kuzey Yemen'in bağımsız olmasından sonra yönetim önce Zeydi imamlara geçti. 27 Eylül 1962'de gerçekleştirilen darbeyle imamlar saltanatına son verilerek cumhuriyet ilan edildi. Cumhurbaşkanlığını da 6 Şubat 1978'de Ali Abdullah Salih ele geçirdi.

Her iki Yemen'de de demokrasi ve cumhuriyet tamamen göstermelik, hileli ve sahte seçimlerle yürütüldü.

İki Yemen 22 Mayıs 1990'da birleşti ve Yemen Arap Cumhuriyeti adıyla tek devlet çatısı altında ittifak sağladılar. Fakat Güney'deki sosyalistler çok partili düzende bir başarı gösteremeyeceklerini bildikleri için kendilerine parlamentoda kontenjan verilmesini istediler. Bu isteklerinin kabul edilmemesi üzerine de yeniden ayrılma kararı verdiler. Kararlarının reddedilmesi üzerine de iç savaş çıktı. Fakat halktan hiçbir destek göremedikleri için savaşı çabuk kaybettiler ve ileri gelenlerinin çoğu Suudi Arabistan'a kaçtı.

Arap Devrimlerinin Yemen'i Hızlı Etkilemesi

Genel Halk Kongresi adlı siyasi partinin lideri Ali Abdullah Salih, Kuzey Yemen'i 32, tüm Yemen'i de 21 yıldan beri cumhurbaşkanı sıfatıyla yönetiyordu. Bu kadar uzun süre yönetimde kalabilmesi tabii ki çok partili düzeni adil ve dürüst değil sahte ve hileli seçimlerle yürütüyor olmasından kaynaklanıyordu. Çünkü bu kadar uzun süre yönetimde kalabilmesi için gerçekten halkın desteğini kazandığını gösteren bir başarı ortaya koymuş ve ülkenin ekonomik kaynaklarını yine halkın menfaatine harcamış olduğunu gösteren göz doldurucu çalışmalar yapmış olması gerekirdi. Ben bu ülkeyi son on yıl içinde farklı tarihlerde dört kez ziyaret ettim. İlk ziyaretimle son ziyaretim arasında dikkatimi çeken ve biraz göz doldurabilen farklılık bazı çevre yollarındaki iyileştirme, San'a'nın merkezine inşa edilmiş, şehrin tarihî görünümünü bozmaya başladığı gözlenen bazı yüksek binalar ve başkanın San'a'ya kendi adına inşa ettirdiği modern büyük camiydi.

Bu durum tabii ki ülkenin kaynaklarının ülkeye geri dönmediğini, halkın hizmetine sunulmadığını ortaya koyduğu gibi sistemin değişmemesi durumunda Genel Halk Kongresi Partisi saltanatının sahte seçimlerle sürüp gideceğini gösteriyordu. Dolayısıyla Arap dünyasında başlayan değişim dalgası Yemen'de hızlı bir şekilde etkisini gösterdi ve halk devrim rüzgârının ülkelerine de yansıması için meydanlara döküldü. İktidarı daha önce hileli seçimlerle sürdürenler bu kez silahın gücünü kullanarak sürdürmek istediler, ama başarılı olamadılar. Halkın kararlı ve ısrarlı tutumu karşısında yenilgiyi kabul etmek zorunda kaldılar.

Yeni Dönemde Belirsizlik

Yemen'de sahte cumhuriyet döneminin bittiği ve yeni bir döneme girildiği anlaşılıyor. Fakat şimdilik bir belirsizlik merhalesinden geçiliyor. Bu durum sadece Yemen'e mahsus değil. Halk devrimlerinin yaşandığı diğer Arap ülkelerinde de benzer bir geçiş dönemi yaşanıyor. Bir yandan da uluslararası emperyalizm gidişata hâkim olmak için çeşitli oyunlar oynamaya çalışıyor. O yüzden halkın sergileyeceği kararlılık bu oyunların başarılı olmasını engellemede büyük rol oynayacaktır.

İrtibatlı Yazılar:

  • Yemen'de Yeni Dönem
  • Yemen'de Tünelin Ucu
  • Yemen'deki Olaylara Bakış