20 Mayıs 2011 Cuma, Yeni Akit gazetesi
Yemen'deki gelişmeler halk iradesinin iktidara taşınması mücadelesinde tünelin ucunun göründüğüne işaret ediyor. Açıklamalar Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih'in süreyi uzatmadan, yeniden aday olmaya kalkışmaksızın ve yakın elemanlarının makamlarını koruma şartı ileri sürmeden başkanlığı bırakmayı kabul ettiğini gösteriyor. Kendileriyle görüştüğümüz Yemenli arkadaşlarımız da Salih'in makamı bırakmasının zaman meselesi olduğunu ancak onun Hüsni Mübarek'in durumuna düşmemek için yargı önüne çıkarılmama garantisi alarak çekilmek ve zillete düşürülmemek için zorladığını söylemişlerdi. Son gelinen durumdan ve henüz netlik kazanmış olmamakla birlikte karşılıklı uzlaşma formülüyle ilgili dışa yansıyan bilgilerden biraz bu noktaya yanaşıldığı anlaşılıyor. Fakat hangi açıdan olursa olsun çok geçmeden Yemen'de de yıllardır sultayı elinde tutan kadronun kenara çekileceği ve halk ayaklanmaları sonucu devrilen domino taşlarına bir üçüncüsünün ekleneceği artık kesinlik kazanmış gibi. Yemen'de gelinen durum sadece bu ülkede değil özgürlük rüzgârının estiği tüm diğer ülkelerde de gidişatı belirleyecektir.
Gazetemizde 17 Mart 2011'de yayınlanan yazımızda Yemen'deki durumun totaliter dikta rejimlerinin hâkim olduğu diğer Arap ülkelerinden farklı olduğunu dile getirmiştik. Çünkü bu ülkede diğerlerine nispetle basın, örgütlenme ve siyasi faaliyet alanında daha geniş imkânlar ve özgürlükler var. Fakat bu ülkede halkı en çok rahatsız eden, hem siyasi mekanizmanın işlemesinde hem de malî kaynakların kullanılmasında yolsuzluk ve usûlsüzlüklerin sahaya hâkim olmasıydı. Dürüst seçimler yapılmadığı için siyasi hâkimiyeti elinde tutan zihniyet değişmiyor ve ülkenin ekonomik kaynakları siyasi hâkimiyeti ellerinde tutanların kasalarına akıyor, bu yüzden devlet elle tutulur bir kalkınma, büyüme gerçekleştiremiyordu. O yüzden halk Arap dünyasındaki özgürlük rüzgârının etkisiyle, yıllardır sultayı elinde tutan Ali Abdullah Salih'in ve onun genel başkanlığını yaptığı Genel Halk Kongresi Partisi'nin iktidarına son vermek amacıyla meydanlara döküldü.
Birçok yorumcuya göre Yemen'deki gidişatı Libya'nın tutumu etkiledi. Kazzafi, muhalif harekete karşı aşırı şiddet kullanmasaydı ve olaylar geniş silahlı çatışmalara dönüşmeseydi Yemen yönetiminin meydanlara dökülenlerin üzerine böylesine cüretkâr bir şekilde ateş etmesi ve insanları rastgele katletmesi kolay olmayacaktı. Libya'daki durumla ilgili farklı yorumlar oldu ve burada muhaliflerin de silaha başvurmakla hata ettikleri yönünde tespitler yapıldı. Bu konuyu ayrıca ve Libya çerçevesi içinde ele almak gerekir. Fakat bu ülkedeki diktatörün sergilediği şiddetin Yemen'deki yönetime cüret kazandırdığını tahmin ediyoruz. Yemen yönetiminin bu tavrında bölge ülkelerinin destek ve teşvikleri de önemli rol oynamış olabilir. Çünkü bölge ülkeleri halk ayaklanmalarının bir insan seli gibi kendilerine doğru ilerlemesinden dolayı telaşlandılar ve bu selin Yemen'de, Libya'da durdurulması için harekete geçtiler. Bahreyn'deki ayaklanmada mezhep unsurunun devreye sokulmasında da bu endişe ve telaşın rol oynadığını tahmin ediyoruz.
Yemen halkının büyük bir kesiminin evinde silah ve geleneksel savunma araçları bulundurmasına rağmen yönetimin değişmesi talebiyle meydanlara çıktığında bunlardan hiçbirini yanına almadı. Olayların devamında hükûmet güçlerinin kalabalıkların üzerine ateş etmesine, göstericileri hedef alarak insanları katletmesine ve yaralamasına rağmen halk yine silah kullanmaksızın sivil mücadeleye devam etti. Bununla birlikte sivil mücadelesindeki ısrarından da vazgeçmedi. Bugün Suriye'deki halkın da aynı metodu uyguladığını, diktanın ise tam tersi bir şekilde aşırı şiddete başvurduğunu görüyoruz.
Mücadele merhalesinde bölge ülkeleri Salih iktidarını kurtarmak için muhtelif formüllere başvurdular. Bu formüller aslında birer oksijen tüpü gibiydi ve söz konusu iktidara kalıcı ömür kazandırmayacaktı. Sonuçta Yemen Cumhurbaşkanı çekilmeyi kabul etmek zorunda kaldı ve böylece bu ülkede de tünelin ucu göründü. Sonrasıyla ilgili tahminlerimizi ve varılan sonucun halk hareketlerine sahne olan diğer ülkeleri nasıl etkileyeceği hakkındaki kanaatlerimizi inşallah müteakip yazımızda dile getireceğiz.
21 Mayıs 2011 Cumartesi, Yeni Akit gazetesi
Yemen'de şimdilik hadiselerin durmasını ve bir çözüm formülünün uygulanmasını sağlayacak anlaşma imzalanmasının ertelenmesi bu ülkedeki yönetimin kendini sağlama aldığına inanmasından ileri gelmiyor.
Yemen'deki durum Libya ve Suriye'dekinin aynısı değildir. Libya ve Suriye'deki yönetimler iktidarlarını korumak amacıyla halka karşı silah kullanıyor, şiddete başvuruyor. Yemen'deki yönetim ise artık iktidar davasında değil. İktidardan tamamen vazgeçmiş durumda. Onun meselesi kovulmuş değil çekilmiş sayılmak ve geçmişinden dolayı herhangi bir sorgulamaya tabi tutulmayacağının, kendi ülkesinde onuruyla yaşama hakkı verileceğinin garantiye alınmasını sağlamaktır. Dolayısıyla bu ülkede aslında mevcut yönetimin iktidarının son bulduğunu söyleyebiliriz. Ama talepleriyle ilgili endişelerinden dolayı evi boşaltmamakta ısrar ediyor ve sallantı bu yüzden sürüyor.
Bu ülkedeki hadiselerin sonlandırılması için ortaya atılan anlaşma formülüne birkaç farklı cihetin el attığı görülüyor. Bunların her birinin kendine göre ve diğerlerininkinden farklı amacı var. İkisi sonucu belirleyecek ve karşı karşıya duran taraflardır. Bunlar ülkede hâlen koltuğu işgal eden yönetim ile onun gitmesi için ısrar eden muhalif kitledir. İkisi ise hadiselere dışarıdan müdahale ediyor. Bunlar Suudi Arabistan'ın da içinde olduğu Körfez İşbirliği Konseyi ile ABD ve Avrupa yani küresel güçlerdir.
Birinci cihetin gayesini zikrettik. Onun amacı iktidarını değil onurunu korumaktır. İkinci cihet ise, yönetimin elindeki silahlı güçleri halka karşı kullanması ve kan dökmesi sebebiyle bir an önce gitmesi ve çözüm formülünün hayata geçirilmesi için normalde onun istediği formüle itiraz etmiyor. Fakat problem değişim süreci sonrasıyla ilgili güvenceyi kimin sağlayacağında. Ondan dolayı mevcut yönetim, geleceği güvence edilemeyecek bir anlaşmayla çekilme yerine seçim yoluyla devretmeyi tercih ediyor. Mevcut başkan seçimde zaten aday olmayacak. Seçimler onun gözetiminde yapılacağı için partisinin parlamentoda, tek başına iktidarı almaya yetecek kadar olmasa bile iktidarı zorlayacak bir ağırlık elde etmesi için zemin oluşturacak. Böylece herhangi bir anlaşmaya gerek olmadan siyasi kadrosu vasıtasıyla onurunu ve kovulmadan, sorgulanmadan ülkesinde yaşama hakkını korumak istiyor. O zaman Yemen bir devrim değil sadece bir iktidar değişimi yaşamış olacak. O da tamamen seçimle gerçekleşmiş, halk ayaklanması sadece bu seçimleri erkene almış olacak. Ali Abdullah Salih'in zorlaması bunun için.
Körfez İşbirliği Konseyi'nin öncelikli amacı ise toplumsal dalgalanmaları siyasi dönüşüme çevirmek. Çünkü bu dalgalanmaların, ayaklanmaların kendilerine doğru gelmesi onları da tehlikeli sürece sokabilir. Ama siyasi dönüşümün kontrolü kolaydır. Bir yandan reform sürecinin bir yerinden başlar gelecekle ilgili de halka bazı ümitler verir, bir yandan da sopanın ucunu gösterirler. Zaten Arap dünyasındaki dikta rejimlerinin artık bir reform sürecine girmesinin zaruret olduğunu kendileri de kabul ediyorlar.
ABD ve Avrupa'nın yani küresel güçlerin müdahalesinin amacı ise gerçek anlamda bir çözüm üretmek ve halk iradesinin yönetime taşınmasına kapı açmak değil olayların akışına müdahil olmak, rotayı çizmek için Arap dünyası üzerindeki etki ve yaptırım güçlerini kullanmaktır. Fakat müdahil olmaları hadiselerin akışını istedikleri tarzda şekillendirebilecekleri ve geçmişte olduğu gibi siyasi yapıyı uzaktan kumanda edebilecekleri anlamına gelmez. Her ne şekilde olursa olsun Yemen'deki siyasal dönüşüm halk iradesinin iktidara taşınması çabalarının da önünü açacak ve yeni yönetim halkın duyarlılıklarını dikkate almak zorunda kalacaktır. Global ekonomik krizle başları dertte olduğu gibi uzaktan kumandalı dikta rejimlerini de peş peşe kaybeden küresel güçlerin uluslararası mafya modelini uygulamakta geçmişteki kadar ısrarlı olamayacaklarını tahmin ediyoruz.
Yemen'de gelinen sonuç Libya ve Suriye'deki gidişatı doğrudan etkileyecektir. Fakat dış güçlerin müdahalesi Libya'daki özgürlük mücadelesinin önünü tıkamıştır ve müdahaleciler emperyalist amaçlar için oyunlar çevirmektedirler. Bu çerçevede Yemen'deki domino taşının devrilmesi sonrası Libya'nın durumunun ayrıca tahlil edilmesi gerekir.