Hayata açılan kapı: Ölüm

18 Ağustos 2022 Perşembe, Yeni Akit

Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’in Mülk suresinin ikinci ayetinde şöyle buyurur: “Hanginizin amelinin daha güzel olduğu konusunda sizi imtihan etmek için ölümü ve hayatı yaratan O'dur. O yücedir, bağışlayandır.”

Bu âyette ölümün neden hayattan önce zikredildiği konusu üzerinde sürekli düşünüyordum. Çünkü dünya hayatı penceresinden baktığımızda hayat ölümden önce geliyor. Neticede şu kanaate vardım: Asıl hayat ölümden sonra başlıyor. Dünya hayatı sadece bir imtihan içindir ve Allah bizi geçici olan bu hayatta çok uzun bir süre tutmuyor. İmtihan çok daha uzun sürseydi belki zorlanır ve sıkılırdık. Çünkü imtihanda büyük zorluklar da var. Nitekim bazıları bu imtihanın zorluklarına katlanamayarak ölümü tercih edebiliyorlar. Ama Allah buna izin vermemiş ve imtihan bitinceye kadar beklememizi, zorluklara katlanmamızı istemiş.

Bir dava adamı ve gerçekten zorluklara göğüs germeği başarmış Mustafa ağabeyimizi de ahirete uğurladık. Onun hakkında çok şey yazıldı. Dolayısıyla bizim söyleyeceklerimiz belki söylenenlerin tekrarı olacaktır. Ama 30 yıldan fazla süredir şahsen tanışan, birlikte olmuş, değişik vesilelerle görüşmüş, fikir alışverişinde bulunmuş biri olarak benim de bir şeyler yazmam, en azından birlikteliklerimiz hakkında kısa da olsa tarihe bir not düşmem gerektiğine kanaat ediyorum.

Mustafa abiyle şahsen tanışmamız henüz günlük gazete yayınını başlatmadığı, haftalık Cuma dergisinin çıkarıldığı dönemde gerçekleşmişti. O zaman Cuma dergisinde yayınlanan bir yazıyla ilgili yazdığım bilgilendirme yazısı vesilesiyle benimle irtibata geçmiş ve şahsen tanışmamız bu vesileyle olmuştu. Sonrasında benim Cuma dergisinde İslam dünyasındaki gelişmelerle, siyasi oluşumlarla, fikri akımlarla ilgili yazılar yazmamı istedi. Ben de onun talebi doğrultusunda Cuma dergisine haftalık yazılar yazmaya başladım.

Sonrasında günlük gazete çıkarıldı ve benim bu gazetede de yazı yazmaya devam etmemi istedi. Bilindiği üzere günlük gazetenin ismi değişik sebeplerle ve özellikle vesayetçi kadronun baskı uygulamaları yüzünden birkaç kez değişti. Ama Allah’ın izniyle ben bunların hepsinde genelde dış politikayla, özelde İslam dünyasındaki gelişmelerle ilgili periyodik makaleler yazmaya devam ettim. Bazı konularda, okuyuculara ayrıntılı bilgiler verebilmek için makalelerin dışında dizi yazılarımız da yayınlandı. 1996 yılında yayınlanan dizi yazılarımız da Türkiye Yazarlar Birliği tarafından “basın – dizi yazı” dalında ödüle layık görüldü.

Tabii, gazetede fiili olarak çalışan ve günlük yayın kurulu toplantılarına katılan arkadaşlarımızın, Mustafa abiyle bizim gibi dışarıdan yazılar yazıp gönderen yazarlara nispetle daha çok münasebeti ve muaşereti oluyordu. Ama ben de özellikle farklı konularla ilgili tekliflerimi ve fikirlerimi sunmak, yerine göre de kendisinin tekliflerini ve taleplerini dinlemek amacıyla birçok kez bir araya gelip ikili görüşme yaptım. Bu vesileyle onu yakından tanıma ve hakkında şahitlikte bulunmaya imkan verebilecek kadar irtibat kurma fırsatım oldu. Temennimiz, onun gerçekten değerli, muhterem, vefakar, mütevazı ve zorlukların adamı olduğu konusundaki şahitliğimizin Yüce Allah katında da geçerli olmasıdır. Onu tanıyanların tümü gibi ben de onun gazeteciliği mazlumların sesi olmak ve zulme göğüs germek, hakikati haykırmak ve hakikati haykırmak isteyenlere fırsat vermek için tercih ettiğine şahidim.

O, dünya hayatını yani imtihan sürecini tamamladı. Biz ölümün bir yok oluş değil gerçek hayata açılan kapı olduğu konusunda hiçbir şekilde tereddüt etmiyoruz. Ama yine de ölüm dünyada yaşamaya devam edenler açısından bir hasret ve ayrılık döneminin başlaması olduğundan üzüntüye, hüzne sebep oluyor.

Yüce Allah’tan Mustafa abiye rahmet ve mağfiret diliyoruz. Allah mekanını cennet eylesin. Sevenleriyle cennette yeniden bir araya gelmesini nasip eylesin. Bizi de onunla, sonsuz hayat aşamasında cennette tekrar bir araya getirmesini diliyoruz. Tüm yakınlarına ve sevenlerine de başsağlığı diliyoruz.