ABD’nin dünya jandarmalığı

4 Ağustos 2022 Perşembe, Yeni Akit

ABD, El-Kaide olarak bilinen örgütün lideri Dr. Eymen Zevahiri’yi insansız hava aracıyla düzenlediği saldırı sonucu öldürdü. Böylece dünya kamuoyuna bir kez daha, dünya jandarmalığının kendi elinde olduğu mesajını vermeye çalıştı.

Bu cinayetin tam da, ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin tartışmalı Tayvan ziyaretiyle aynı günlere denk getirilmesinin bir tesadüf olup olmadığını bilemiyoruz. Eğer tesadüf değilse, bu cinayetin böyle bir ziyaretle aynı günlere denk getirilmesinin ziyaretle ilgili tartışmalara ne gibi bir tesirinin olacağı konusunda müşahhas bir şey söylenebileceğini sanmıyorum. Ama Kasım ayında gerçekleştirilecek Senato ara seçimlerine bir hazırlık olması ihtimali var. Biden’ın partisi bu seçimlerden başarıyla çıkarak Senato’daki gücünü artırmak istiyor.

ABD muhtemelen El-Kaide liderini öldürmesinin kendine maliyeti konusunda birtakım stratejik hesaplar yaptıktan sonra böyle bir cinayeti gerçekleştirmeye karar verdi. Pelosi’nin Tayvan’a yapacağı ziyarete Çin’den gelecek tepkilerin kendisine nasıl bir yansıması ve tesiri olacağı konusunda stratejik hesaplamaları yaptıktan sonra ziyaretle ilgili nihai kararı vermesi gibi.

Gerçi, bazılarının zannettiği gibi ABD bu tür riskli kararlarda bütün her şeyi ince ayrıntılarıyla hesaplasa da yanılmıyor değil. Bazen çok ciddi yanılgılar içine de düşebiliyor. Bunun örnekleri geçmişte görüldü. Fakat tahmin ediyoruz mevcut şartlarda, El-Kaide’nin kendi hedeflerine yönelik olarak büyük çapta zarar verecek intikam saldırıları gerçekleştirme imkanlarından yoksun olduğunu düşünüyor olabilir. Zaten Çin’in Tayvan konusundaki tepkilerinin de gürültüden ibaret kalacağını, fiili bir yaptırıma başvurma imkanının olmadığını görüyordu.

“Terör” ABD’nin saldırgan tutumu ve cinayetleri için gerekçe oluşturmada güçlü bir malzeme niteliğindedir. En önemlisi ise toplumların “terör” gerekçesine dayandırılan cinayetleri ve saldırganlıkları onaylaması ve yadırgamamasıdır. Böylece ABD, terör gerekçesini bizzat kendi terörünü icra edebilmek için sınırsızca kullanabilmektedir.

Diyelim ki bugün Eymen Ez-Zevahiri, “bir terör örgütünün lideri” olduğu gerekçesiyle öldürüldü. 2001 yılında da bu şahsın eşi ve üç çocuğu yine korkunç bir saldırıda öldürülmüş ve insanlık Amerikan emperyalizminin, bir kişinin suçlu ilan edilmesinden dolayı onun eşini ve çocuklarını herhangi bir yargılama bile söz konusu olmaksızın mahkum ederek idamla cezalandırma suçu işlemesini de sorgulamamış. Bu da gösteriyor ki Amerikan emperyalizmi “terör” boyasını istediği herkesi tasfiye etmenin bir aracı olarak kullanabilmekte ve bunu aynı zamanda kendi suçlarını gizleyebilmek için gözlere boya çekmekte kullanabilmektedir.

Bilindiği üzere ABD “terör” konusunda kendini uluslararası düzeyde yetkili ve bu sebeple cezalandırma yapma konusunda da “hesaba çekilemez” bir makam olarak kabul ettirmiş durumda. ABD, terörü gerekçe göstererek istediği herkesi mahkum edebilirken ve cezalandırabilirken, kendi terörünün sorgulanamaz ve cezalandırılamaz olduğunu bugün neredeyse tüm dünyaya kabul ettirmiş görünüyor.

Aslında “terör” konusunda en başta hesaba çekilmesi ve cezalandırılması gereken, küresel emperyalizmin başını çeken ABD’dir. “Terör” kavramının birtakım siyasi ve stratejik savaşların gerekçesi olarak kullanıldığı son yüz yıl içinde tüm dünyadaki terör örgütlerinin işlediği cinayetlerin toplamının, ABD terörünün gerçekleştirdiği katliamlarda katledilenlerin sayısından çok az olduğunu daha önce de değişik vesilelerle dile getirmiştik.

ABD terörü aynı zamanda, “terör” gerekçesini kendisinin yargısız infazlarını kabul ettirebilmek ve onaylatabilmek için de rahatça kullanmaktadır. Bu tür yargısız infazlarda dediğimiz gibi sadece “terör”den suçlu gösterilenler değil, onların eşleri, çocukları ve diğer yakınları da yer alabilmektedir. Bütün insanlığın reddetmesi gereken işkence de ABD nazarında, “terör” gerekçesine dayanılarak rahatça ve hatta sınırsızca kullanılabilmektedir.