İslam Dünyasındaki Gelişmeler

Kasım 2022, Davet Mektebi

Yusuf El-Karadavi’ni Vefatı

İslam dünyasının son dönemdeki en önde gelen ilim adamlarından ve dava önderlerinden, Dünya Müslüman Alimler Birliği’nin eski başkanı Prof. Dr. Yusuf El-Karadavi 26 Eylül 2022 tarihinde 96 yaşında vefat etti.

Karadavi, gençlik yıllarında Müslüman Kardeşler cemaatine katılmış ve ona gönül vermiş biriydi. Sonrasında akademik çalışmaları ve geniş alana hitap eden sosyal ve kültürel faaliyetleri nedeniyle kendini belli bir cemaate nispet etmemekle birlikte Müslüman Kardeşler’le gönül bağı devam ediyordu.

İslam dünyasının alimlerini bir çatı altında toplayıp birbirlerinin faaliyetlerinden haberdar olmalarını, birbirlerinden yararlanmalarını sağlamak amacıyla Dünya Müslüman Alimler Birliği’ni kurdu ve uzun yıllar bu teşkilatın başkanlığını yaptı.

Filistin ve Kudüs davasına büyük önem verdiği için bu davayla ilgili pek çok faaliyetin içinde bulundu. Hakkında muhtelif eserler kaleme aldı.

İlmi alanda oldukça zengin bir mirası geride bırakarak dünya hayatına veda etti. Yüce Allah’tan kendisine rahmet ve mağfiret diliyoruz. Allah mekanını cennet eylesin.

Burkina Faso’da Yine Darbe

Orta Afrika’nın batı kısmında yer alan Burkina Faso’da bu yılın Ocak ayında gerçekleştirilen bir askeri darbeyle iş başına gelen cunta yönetimi 30 Eylül 2022 tarihinde Yüzbaşı İbrahim Traore ve destekçileri tarafından gerçekleştirilen yeni bir darbe ile devrildi. Böylece meşru olmayan bir yöntemle ele geçirilen yönetim yine aynı şekilde meşru olmayan bir yöntemle başkası tarafından alındı. Bu bir bakıma hırsızın çaldığı malı başka bir hırsıza kaptırması gibi oldu.

Ocak’taki darbeyi gerçekleştirenler, hükümetin terörü engelleyememesini, özellikle IŞİD eylemlerine son verememesini gerekçe göstermişlerdi. Yeni darbeyi gerçekleştirenlerin gerekçesi de aynı. Bilindiği üzere “terör” artık bütün usulsüzlüklere gerekçe oluşturabiliyor. IŞİD üzerinden oynanan oyunlar ve dönen dolaplar da zaten bu örgütün kimlere maşa olduğu, kimlerin değirmenine su taşıdığı konusunda yeterince fikir vermektedir.

Bakalım Burkina Faso’da silahın gücünü kullanarak yönetime el koyan cuntacılar, gerekçe olarak ileri sürdükleri konuda kendileri başarılı olabilecekler mi? Ama bazı yorumcular içerideki bu iktidar savaşında Afrika üzerinde egemenlik savaşı veren küresel güçlerin oyunlarının önemli bir payı olduğuna dikkat çekiyorlar.

Bosna-Hersek Seçimleri

Bosna-Hersek Başkanlık Konseyi için 2 Ekim 2022 tarihinde yapılan seçimlerde, konseyin Boşnak üyeliği makamını, muhalif kanadı temsil eden Sosyal Demokrat Parti’nin başkanı Denis Beciroviç kazandı.

Onun kazanması, Bosna-Hersek’in bağımsızlık sürecinde önemli yeri olan ve bağımsızlık sonrasında cumhurbaşkanlığını yapan karizmatik lider Aliya İzzetbegoviç’in kurduğu Demokratik Eylem Partisi’nin lideri ve adayı, aynı zamanda Aliya İzzetbegoviç’in oğlu Bakir İzzetbegoviç’in kaybetmesi anlamına geliyordu.

Sosyal Demokratik Parti adayının kazanması 11 siyasi partinin ittifakıyla mümkün olabilmişti. Bakir İzzetbegoviç ise sadece kendi partisini temsilen aday olmuştu. Bu itibarla, ittifakın kazanması Demokratik Eylem Partisi’nin (SDA) kitlesel tabanını kaybetmesi ve bu tabanın önemli bir kesiminin muhalefet tarafına kayması anlamına gelmiyordu. Bu partinin adayıyla yarışanlar, 11 partiyi bir araya getirerek bu başarıyı elde edebilmişlerdi.

Buna rağmen yine de İzzetbegoviç’in seçimi kaybetmesi, Bosna-Hersek’teki siyasi gidişat hakkında bir durum değerlendirmesi yapılmasını zorunlu kıldı. Bununla birlikte SDA’nın kitlesel taban itibariyle hâlâ Bosna-Hersek’in en güçlü siyasi partisi olduğunu belirtelim.

Irak’ta Yeni Cumhurbaşkanı ve Hükümet Krizini Çözme Atağı

Irak’ta cumhurbaşkanının görev süresinin dolması üzerine yeni cumhurbaşkanının belirlenmesi için parlamentoda seçim yapıldı.

Irak’ta Lübnan’dakine benzer bir şekilde etnik ve mezhebi kimliklere göre bir kontenjan düzenlemesi yapıldığından cumhurbaşkanının Kürtlerden, başbakanın Şii kesimden, Meclis Başkanı’nın da Sünni kesimden olması gerekiyor.

Irak’taki yeni cumhurbaşkanlığı seçiminde eski cumhurbaşkanı Berhem Salih yeniden aday oldu. Ancak birinci turda kimsenin yeterli oy alamadığı seçimlerde, ikinci turda kazanan yine Berhem Salih gibi Kürdistan Yurtsever Birliği kökenli ve Talabani’nin yakın çevresindeki adamlarından, ama cumhurbaşkanlığı seçimlerine bağımsız aday olarak giren Abdüllatif Reşid oldu. Bunda İran güdümlü El-İtaru’t-Tensiki (Koordinasyon Çerçevesi) grubunun ona destek vermesinin önemli rolü olduğu tahmin ediliyor.

Reşid cumhurbaşkanlığını devralmasından hemen sonra, İran tarafından yönlendirildiği bilinen Et-İtaru’t-Tensiki grubunun başbakan adayı Muhammed Şiya’ Es-Sudani’yi yeni hükümeti kurmakla görevlendirdi.

Daha önce Mukteda Es-Sadr’ın adamlarının Sudani’nin hükümetin başına geçmesine itiraz etmeleri sebebiyle önemli olaylar yaşandı. Sadr, Sudani’ye yine karşı olduklarını dile getirdi. Ancak bu kez fiili eylemlere başvurmaktan kaçındı.

Anayasaya göre hükümeti kurmakla görevlendirilen kişinin bir ay içinde formülünü oluşturup cumhurbaşkanına sunması gerekiyor. Sadr’ın adamları parlamentodan istifa ettiklerinden Sudani’nin kuracağı hükümetin parlamentoda yeterli sayıya ulaşması mümkün görünüyor. Ancak bu kez Sadr’ın erken seçime gidilmesi için kapıları zorlaması ihtimali var.

ABD ile Suudi Arabistan Arasında Petrol Gerginliği

Petrol ihraç eden ülkelerin ittifakı durumundaki OPEC ile OPEC+’nın Kasım ayından itibaren günlük petrol üretimini 2 milyon varil azaltma kararı alması ABD’yi kızdırdı. Bu kararın alınmasında birinci derecede Suudi Arabistan’ın tavrının etkili olduğunu düşündüğünden ABD yönetimi tepkisini ve öfkesini de en çok Suudi Arabistan’a yöneltti ve bu ülkeyle ilişkilerini yeniden gözden geçireceklerine, bazı askeri malzemelerin satışıyla ilgili anlaşmaları tekrar değerlendireceklerine dair açıklamalarda bulunarak birtakım siyasi tehditler yöneltti. Suudi Arabistan yönetimi petrol üretiminin azaltılmasının tamamen ekonomik nitelikli olduğunu siyasi herhangi bir amacının olmadığını ileri sürdüyse de ABD bu kararın Rusya’nın ekmeğine yağ sürdüğünü düşünerek itirazına ve tepkisine devam etti. Bu atışmalar bir gerginliğe yol açarken, ABD’nin Orta Doğu’da artık eski yaptırım gücünü koruyamadığını otaya koyması açısından da dikkat çekiciydi.

Avrupa’nın Adaletinden Müslüman Kadına Bir Pay Yok

Sözde Avrupa Adalet Divanı, inançları gereği başörtüsü takan Müslüman kadınların iş yerleri tarafından mağdur edilmeleri sebebiyle açmış oldukları davayla ilgili kararında, bir işverenin tarafsızlık ilkesi gereği uyguladığı yönetmeliklere binaen başörtüsü takılmasını yasaklayabileceğine hükmetti. Bu hüküm Avrupa Adalet Divanı’nın adalet ve “tarafsızlık” anlayışının ne olduğunu ortaya çıkarması açısından dikkat çekiciydi. Anlaşıldığı kadarıyla Avrupa’nın “adalet”inden Müslüman kadına hiçbir pay düşmüyordu. Üstelik Avrupa’nın tarafsızlık anlayışına göre Müslümanlara zulmedenlerin, haksızlık edenlerin, onları mağdur edenlerin tarafında durmak gerekiyordu. Sürekli özgürlük davulu çalan Avrupa’nın anlayışına göre Müslümanın herhangi bir özgürlük hakkı da yoktu. Böylece Avrupa’nın adalette de, tarafsızlıkta da, özgürlükte de ne kadar ikiyüzlü, ne derece çifte standartçı olduğunu bir kez daha görmüş olduk.

Hamas’ın Suriye Ziyareti

Hamas ile Suriye arasındaki yakınlaşmadan geçen ayki yazımızda özetle söz etmiş ve bu konuda nasıl bir tavır sergilememiz gerektiği konusundaki kanaatlerimizi kısa maddeler halinde sunmuştuk. Hatırlamak isteyenlere geçen ayki yazımıza tekrar bakmalarını öneriyoruz.

Sonuçta tahmin edilen gerçekleşti ve içlerinde Hamas liderlerinden Halil El-Hayye’nin başkanlığındaki bir Hamas heyetinin de yer aldığı ve Filistin’deki farklı oluşumları temsil eden bir ekip Suriye’yi ziyaret etti. Ziyaretçiler programlarına 19 Ekim Çarşamba günü Suriye’deki Baas diktatörlüğünün lideri Beşşar Esed’le bir buluşma gerçekleştirerek başladılar.

Halil El-Hayye, Esed’le yaptığı buluşmanın ardından düzenlediği basın toplantısında buluşmadan çok memnun kaldıklarını ve bu buluşmayı gerçekleştirdikleri günün kendi açılarından çok “şerefli” bir gün olduğunu ifade etti. Suriye’yle geçmişin sayfalarını dürdüklerini ve yeni bir sayfa açtıklarını belirtti.

Böyle bir ziyaretin içinde Hamas heyetinin yer alması, hareketin Filistin’in içinden ve dışından eleştirilere maruz kalmasına neden oldu.

Direniş Karşısında Sıkışan İşgalcinin Çok Yönlü Savaşı

Filistin’in Batı Yaka bölgesinde ve Kudüs’te işgal güçlerine ve yahudi yerleşim merkezlerine yönelik yeni direniş eylemleri gerçekleştirilmesi karşısında zorlanan ve sıkışan işgal rejimi buralarda çok yönlü bir savaş sürdürmeye başladı. Hem Kudüs’te, hem de Batı Yaka bölgesinin muhtelif bölgelerinde güvenlik güçlerinin sayısını artırdı. Bazı bölgeleri günlerce askeri kuşatma altına alarak buraların çevreyle irtibatını kesti. İntikam amacıyla saldırılar ve yıkımlar gerçekleştirdi. Ancak işgal rejiminin bütün bu saldırıları direnişi yıldıramadı ve direniş güçleri tüm zorluklara rağmen işgal güçlerine karşı mücadelelerini kararlılıkla sürdürmeye çalıştılar.

Cezayir’de Filistinliler Arası Diyalog Toplantısı ve Ortak Bildiri

Filistin’deki direniş grupları 12-14 Ekim tarihlerinde, Cezayir Cumhurbaşkanı Abdülmecid Tebbun’un ev sahipliğinde bir iç diyalog toplantısı gerçekleştirdi. Toplantı sonrasında bir ortak bildiri yayınlandı. Bildiriye toplantıya katılan 14 Filistinli grubun temsilcileri imza attı.

Filistinli gruplar Cezayir Bildirisi’nde Filistin’de ulusal birlik ve dayanışmanın önemine dikkat çekerken, Filistin Başkanlığı, parlamentosu ve Filistin Ulusal Konseyi için bir yıl içinde seçim yapılmasını istediler. Filistin Ulusal Konseyi’nin FKÖ’nün bir danışma meclisi niteliği taşıdığını belirtelim. Bu arada FKÖ’nün tüm Filistinli grupları birleştirecek şekilde yeniden yapılandırılması yönünde çağrı yapıldı.

Tabii önemli olan masa başında alınan kararlar ve bu kararların bir bildiri şeklinde okunması değil, uygulamaya geçirilmesidir. O açıdan toplantıda alınan kararların ve bildiride dile getirilen hususların uygulamaya geçirilmesi konusunda atılacak adımlara bakılacaktır.