4 Şubat 2022 Cuma, Yeni Akit
Çağımızda insanlığın en önemli sorunlarından biri de yolsuzluktur. Ne yazık ki Müslüman toplumlara hükmeden yönetimlerin de çoğu ahlâkî temellerden yoksun oldukları için yolsuzluk sorunu İslam dünyasını da ciddi şekilde meşgul etmektedir.
Yolsuzluk bir tür hırsızlıktır. Çünkü hırsızlık sana ait olmayan ve hak etmediğin bir dünyalığı ele geçirmektir. Yankesicilik bunun yöntemlerinden biri. Ama bazıları işi “kitabına” uydurarak, kayıtlarda hile yaparak veya kayıtlı anlaşmalardan ayrı bir de kayıtsız anlaşmalar yaparak hak etmedikleri birtakım mal varlıklarını mülkiyetlerine geçirmektedirler. Buna da yolsuzluk deniyor. Yöntem farklı ama sonuç itibariyle yankesicilikten farkı yok.
Yolsuzluk aynı zamanda toplumun yoksul kesimini daha yoksul, zengin kesimini ise daha zengin yapmaktadır. Çünkü resmi yetkisi olan bir kişi başkasına çıkar sağlarken, yandan kendi hesabına da bir şeyler aktarmasını istiyor. O da yasal olmayan yollarla aktardığı miktarı da maliyete ekliyor ve sunduğu hizmetin veya ürettiği ürünün fiyatını ona göre belirliyor. Yani usûle aykırı olarak sağlanan çıkar yolsuzluğu kabul eden kişi veya firmanın kasasından değil onun hizmetlerinden veya ürünlerinden ücret karşılığı yararlanan vatandaşın cebinden çıkıyor.
Günümüzde hemen bütün ülkelerde yöneticilerin gelirleri taban kesimin gelirlerinden her zaman daha fazladır. Hatta bu fark bazı ülkelerde astronomik düzeylere çıkabilmektedir. Mısır da bu ülkelerden biridir. Mısır’da normalde Hindistan’daki gibi kast sistemi yok, ama toplumsal hayatta bunun reel bir karşılığının olduğunu görebilirsiniz. Örneğin bazı kulüplere, çok özel imkanlar sunan cemiyetlere toplumun belli kesimleri dışındakiler üye olamaz. Olmak isteseler bile ekonomik güçleri ve imkânları müsaade etmez. Çünkü bu kulüplere ve cemiyetlere ödenmesi gereken aidatlar onların aldıkları aylık maaşları bile geçer.
Devletin üst kademesindeki yöneticilerin aylık gelirleri buna ve son derece lüks bir hayat yaşamaya yeter. Birçoklarının devletten aldıkları maaşa ek olarak elde ettikleri gelirleri de var. Birçoğu yedi nesillerine yetebilecek kadar servete sahiptir. Ama yine gözleri doymaz. Bu yüzden başta diktatör Sisi olmak üzere bütün üst kademedeki yöneticilerin kirli yollardan temin ettikleri çıkarları vardır.
Sisi’nin Sağlık Bakanı Hale Zayid hanım, geçtiğimiz Ekim ayında ortalıktan kaybolmuştu. Hükümet onun bir kalp krizi geçirdiği ve tedaviye alındığı iddiasında bulundu. Fakat aynı tarihlerde bakanlığın bazı önemli yetkilileri de birtakım yolsuzluk işlerine bulaşma suçlamasıyla gözaltına alınmışlardı.
Sonra Hale Zayid’in tedavisi uzun süreceği için hükümet, Yüksek Öğretim ve Bilimsel Araştırma Bakanı Halid Abdulğaffar’dan Sağlık Bakanlığı görevini de yürütmesini istedi. Ama bu arada Hale Zayid’in görevinin son bulduğuna dair de bir açıklama yapılmadı.
Aradan aylar geçtikten sonra olayın gerçek sebebi ortaya çıktı ve Sağlık Bakanlığı kanalıyla yapılan yolsuzluklara karışanlar arasında Hale Zayid’in eski kocasının ve oğlunun da yer aldığı gerçeğinin üstü artık örtülemiyordu. Çünkü olayı yakından takip eden bazı basın mensupları çok önemli bilgilere ulaşmış ve bunları kamuoyuna açıklamışlardı. Yani yolsuzluğu gün yüzüne çıkaran, Hale hanımın üyesi olduğu hükümet değil medya olmuştu.
Medyanın olayla ilgili ipuçlarını kamuoyunun dikkatine sunması karşısında savcılık da olayın üzerine gitmek zorunda kalmış ve yolsuzlukta başı çeken kişilerin Hale hanımın eski kocası Muhammed Abdülmecid Hüseyin El-Eşheb ile ondan olan oğlu olduğunu görmüştü. Eski kocasının bir özel hastaneye ruhsat verilmesi sürecinin tamamlanması için yasalara aykırı bir şekilde gelir temin ettiği yani rüşvet aldığı, onun da oğlunu devreye soktuğu, oğlunun babasının istekleri doğrultusunda bakan hanımın konuyla ilgilenen ofis müdürüne talimat verdiği bilgisine ulaşıldı.
Olayı soruşturan yetkililer mahkemede verdikleri ifadelerde işlem karşılığında temin edilen yüklü miktarlarda paralardan söz ettiler.