14 Ekim 2021 Perşembe, Yeni Akit
Bu sıralarda Batı’da rahiplerin cinsel istismarı olayı ciddi şekilde tartışılıyor.
Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurur:
“Sonra onların izleri üzere elçilerimizi art arda gönderdik. Arkalarından da Meryem oğlu İsa'yı gönderdik. Ona İncil'i verdik ve ona uyanların kalplerine bir şefkat ve merhamet duygusu yerleştirdik. Kendilerinin çıkardıkları ruhbanlığı ise biz kendilerine farz kılmamıştık. Bunu sırf Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak için (çıkardılar) ama ona da gereği gibi uymadılar. Biz de onlardan iman edenlere ecirlerini verdik. Fakat onların çoğu yoldan çıkmış kimselerdir.” (Hadid, 57/27)
Rahip kelimesiyle aynı kökten gelen ruhbanlık veya Kur’an-ı Kerim’de geçen şekliyle “rahbaniyye” Arapçada rahibe kökünden gelir ve korkmak anlamındadır. Burada da kastedilen Allah’a karşı gelmekten, günahlara düşmekten korkmaktır. Rahip de korkan demektir.
Evet, Allah’a karşı gelmekten ve günah işlemekten gerçekten korkmak, sakınmak gerekir. Ama bunun bir ölçüsünün olması ve Allah’ın insana yasaklamadığı bir şeyi, O’na karşı gelme varsayımıyla insanın kendine yasaklaması gereksizdir ve bazen de insan fıtratına, tabiatına tamamen aykırıdır. O yüzden insanı, zaman içinde kendi koyduğu yasağı delmek için birtakım uygunsuz yollara ve yöntemlere başvurmaya sevk edebilir.
Aslında Allah’ın elçileri vasıtasıyla bildirdiği şeriatların temel ölçüsü marufu emredip, münkeri yasaklamaktır. O yüzden, peygamberlerin Kur’an-ı Kerim’de zikredilen özelliklerinden biri marufu emredip münkeri nehyetmeleridir.
Arefe kökünden gelen maruf insanın bozulmamış fıtratının benimsediği, onayladığı şey, münker ise bunun tersi yani insanın bozulmamış fıtratının ve tabiatının yadırgadığı, onaylamadığı şeydir. Peygamberler marufu yasaklamaz ve münkeri emretmezler.
İnsan neslinin devam etmesi için evlenmek ve meşru bir şekilde aile kurmak maruftur ve hiçbir peygambere yasaklanmadığı gibi, onların ümmetlerine de yasaklanmamıştır. Ama evlilik dışı cinsel ilişkiler münkerdir ve tüm peygamberlerin şeriatlarında yasaklanmıştır.
Ama ilginçtir ki ümmetlerin, peygamberlerinin kendilerine tebliğ ettiği asıl kuralları unutup kendi kafalarına göre kurallar koymalarıyla birlikte insanın tabiatına aykırı yasaklamalar getirdikleri, sonra da etraflarına elleriyle ördükleri duvarların içinde kalmakta zorlandıkları için münkere başvurdukları olmuştur. Çünkü koydukları yasak insanın tabiatına ve fıtratına aykırıdır. Allah da kendilerinden böyle bir şey istememiştir.
Özellikle katoliklerde, rahiplere katı bir şekilde uygulanan evlilik yasağının kaldırılması konusu zaman zaman gündeme geldi ve Papa’nın bu yasağı kaldırması talep edildi. Bilindiği üzere katoliklerde Papalığın dini yasak koyma veya bir yasağı kaldırma yetkisi var.
Papalık bu konudaki yasağı gevşetmeme politikası izledi. Şimdi ise tüm katolik dünyası ciddi bir vakıayla çalkalanıyor: Cinsel istismar. Bu cinsel istismarda özellikle de çocukların mağdur edilmesi dikkat çekiyor.
Ne yazık ki peygamberlerin getirdiği dinleri kendi doğasına ve insan fıtratına aykırı bir mecraya çekmek bu tür sorunlara zemin hazırlayabiliyor.
Evet, katolik dünyasında rahiplerin cinsel istismarından kaynaklanan sorun ciddi bir sorun. Ama tarihte Müslüman toplumlarda da, şeriatın aslında olmayan birtakım yasakların ve yaptırımların ortaya çıkmış olmasından dolayı önemli bazı sıkıntılar yaşandığı, halen de yaşanmakta olduğu gerçeğini de gözardı edemeyiz. Alanlar ve konular farklı olabilir. Ama realite aynıdır. Dini insanın bozulmamış fıtratına uygun yapısından uzaklaştırarak, güya kendini Allah’a karşı gelmekten daha çok koruduğu zannına kapılmak. Hatta bunun için Kur’an’daki gerçeklere ters düşen birçok rivayet uydurulmuştur ve bugün bu tür rivayetler insanlarımızın arasında dolaşabilmektedir.
O yüzden, Allah’ın vahiyle bildirdiğine kesin bir şekilde inandığımız Kur’an’ı bir miyar olarak kabul edip, insanların bu miyara ters bir şekilde ortaya çıkardıkları hurafeleri piyasadan çıkarmamız gerekiyor.