1 Ekim 2021 Cuma, Yeni Akit
Reuters Haber Ajansı’nın 23 Eylül tarihinde Sudan yönetiminin, Hamas’ın bu ülkedeki mal varlıklarına ve yatırımlarına el koyduğuna dair bir haber yayınlaması üzerine Hamas’ın Yurt Dışı Teşkilatı Başkan Yardımcısı Dr. Musa Ebu Merzuk iddiayı yalanlayarak Hamas’ın Sudan’da herhangi bir yatırımının veya mal varlığının bulunmadığını açıkladı.
Haberde el konulan büyük bir servetten söz ediliyordu. Oysa gerçekten de Hamas’ın Sudan dahil olmak üzere dünyanın hiçbir ülkesinde herhangi bir ekonomik yatırımı bulunmamaktadır. Üstelik Hamas eğer ki iddia edilen servete sahip olsaydı bu, en azından teşkilat çalışmaları açısından büyük bir kaynak oluştururdu. Maddi kaynak yönünden büyük sıkıntı çekmesi sebebiyle teşkilat bünyesinde faaliyet yapan elemanlarının çoğunun gönüllü olarak, ücret almadan çalıştıkları, maaşla çalışan elemanlara da çok düşük ücretler verildiği ve bunlar da bağışlarla temin edildiği için ödenmesinde çoğu zaman zorluk çekildiği bilinmektedir.
Sudan’daki yarı cunta yönetiminin el koyduğu gayrimenkuller, şirketler, Hartum’daki otel ve döviz bürosu ise Hamas’a veya herhangi bir örgüte değil, Filistinli yatırımcılara aitti. Yani özel mülkler kapsamındaki mal varlıklarıydı. Ancak işgalci siyonist rejimle işbirliğini güçlendirmeye çalışan yarı cunta aldığı talimatları yerine getirmek için Filistinlilerin mal varlıklarına el koymuş, buna bir kılıf uydurabilmek için de piyasaya “Hamas’ın mal varlığına el konduğu” haberini sürmüş, uluslararası siyonizmle göbek bağı içindeki ajanslar da hemen kamuoyuna böyle yansıtmışlardı. Üstelik mal varlıklarına el konan Filistinli yatırımcıların Hamas’la hiçbir örgütsel bağlantıları olmadığı halde.
Sudan’ın verdiği güvenceye güvenerek bu ülkede yatırım yapmış ve işini geliştirmiş insanların servetlerine, siyonist işgalcileri memnun etmek için böyle kirli ve çirkin bir yöntemle el konması, hiçbir insanî değerle, ahlâk kuralıyla bağdaştırılması mümkün olmayan seviyesizliktir. Böyle bir uygulama Sudan’da iktidarı ellerinde tutanların gerçekte devlet ve siyaset ahlakına göre değil tamamen eşkıya mantığıyla hareket ettiklerini gösterir.
Bu zihniyetin hükmettiği Sudan’da 21 Eylül’de de bir darbe teşebbüsü olduğu iddia edilmişti ve biz gazetemizde 24 Eylül tarihinde yayınlanan yazımızda bu konu üzerinde durarak, iddialarla ilgili birtakım şüpheler bulunduğuna da işaret etmeye çalışmıştık.
Gelişmeler bu konudaki şüphelerin daha da artmasına neden oldu. Çünkü darbe teşebbüsünün bastırıldığı açıklamalarının hemen ardından, yarı cuntanın askeri kanadını oluşturanlar sivil kanada şiddetle yüklenmeye ve çok sert ithamlarda bulunmaya başladılar. Bu arada hakimiyetin aslında askerde olması gerektiğini ima etmeye çalıştılar.
Bütün bu gelişmelerin tam da geçiş sürecinin tamamlanarak, yönetimin sivil kanada devredilmesi, demokratik sürecin başlatılması, Şura Meclisi’nin yani parlamentonun devreye girmesi aşamasında yaşanması cuntacıların buna razı olmadıkları, sivilleri diskalifiye etmek için birtakım gerekçeler oluşturmaya çalıştıkları yorumlarının gündeme gelmesine sebep oldu. Bu yorumlara göre darbe teşebbüsü iddiası tamamen senaryoydu ve yarı cuntanın başını çeken generaller, aslında kendileri yeni bir darbe yaparak iktidarı tümüyle kontrol altına almak, geçiş sürecinin tamamlanmasına müsaade etmemek istiyordu.
Askeri kanadın sert eleştirileri ve ithamları karşısında sivil kanadın da harekete geçmesi ve geçiş sürecinin tamamlanması için halk tabanının harekete geçirilmesi, gösteriler düzenlenmesi amacıyla faaliyetler başlatılması onların bu konudaki endişelerini gün yüzüne çıkardığı gibi darbe teşebbüsü iddialarının senaryo olması ihtimalini de güçlendirdi.
Bütün bu gelişmeler sebebiyle Sudan bugünlerde yine hareketli gelişmelere sahne oluyor. Bazı siyasi partiler askerlerin artık bütünüyle kışlalarına çekilmeleri ve siyasi yönetimin tamamen sivillere devredilmesi için gösteriler düzenlerken, generallerin buna pek istekli olmadıkları gözlemleniyor.