Sisi cuntası katletmeye devam ediyor

30 Nisan 2021 Cuma, Yeni Akit

Mısır yönetimi tarafından henüz resmen açıklanmasa da insan hakları örgütlerinin aldığı bilgilere göre Sisi cuntası geçtiğimiz pazartesi sabahı, Kirdase karakolu baskınına karışmakla suçladığı ve idama mahkum ettiği 20 kişiden 17’si hakkındaki idam cezasını infaz etti.

Elde edilen bilgilere göre savcılık, idam edilenlerden bazılarının ailelerine, naaşları almaları için ihbarda bulundu.

Sisi cuntasının “Kirdase katliamı” olarak isimlendirdiği ve Rabia Meydanı’nın boşaltılmasından sonra Kirdase Karakolu’nun basılarak 17 polisin öldürüldüğünü ileri sürdüğü olaydan dolayı cunta yargısı 2013 yılında 20 kişiyi idama mahkum etmiş ve bu kararlar 24 Eylül 2018 tarihinde cuntanın yargıtayı tarafından da onanmıştı. İdama mahkum edilenlerden 17’sinin cezasının infazı işleminin 26 Nisan Pazartesi sabahı şafak sökmeden önce gerçekleştirildiği, Londra merkezli “Biz Kaydediyoruz” adlı insan hakları kuruluşu tarafından duyuruldu.

Yorumcular, Mısır’da daha önce idam cezalarının Ramazan’da infaz edilmediğine, bu aydan sonraya ertelendiğine, bu mübarek ayda idam cezası infazının ilk kez gerçekleştirildiğine dikkat çekerek bunun, Sisi cuntasının insanların kutsallarına saygısızlıkta ileri gitmesine delalet eden kasıtlı bir uygulama olduğunu dile getirdiler.

Cuntanın bu uygulaması, vahşet, şiddet ve zulümde sınır tanımama konusunda hiç değişmediğini, dün nerede duruyor idiyse bugün de aynı yerde olduğunu, Türkiye’yle yakınlaşmanın da onun tutumunu değiştirmediğini göstermesi açısından düşündürücüdür.

Ayrıca verilen idam cezalarında her ne kadar bazı olaylar gerekçe gösterilse de cunta yargısı adil bir yargılama yapmadığından çoğunlukla siyasi amaçlı kararlar vermekte ve tasfiye etmek istediği kişileri, suça iştiraklerinin ispatı için yeterli delile gerek görmeden belli suçlarla irtibatlandırarak mahkum etmektedir. Dikta rejimlerinde bu yönteme sıkça başvurulduğu bilinen bir gerçektir. Örneğin bir cinayet, baskın veya şiddet olayı iki veya üç kişi tarafından gerçekleştirilir. Bazen bu olayın bizzat dikta rejiminin kendi istihbaratının planladığı provokatif bir eylem olması da muhtemeldir. Ama dikta rejimi siyasi muhalif olarak hedefe yerleştirdiği onlarca kişiyi bu olayla irtibatlandırarak mahkum eder.

Mısır’daki cunta yargısının Kirdase olayıyla irtibatlı olarak idama mahkum ettiği kişileri, sadece bu olaya karışmakla değil aynı zamanda ispatı mümkün olmayan ve hukuki açıdan müşahhas nitelik taşımayan sübjektif ithamlarla mahkum etmesi de bunu göstermektedir. Çünkü o kişilerin bu olayla bağlantılarını ispat için kati deliller bulunamamış ve cezalar aynı zamanda başka suçlamalarla irtibatlandırılmıştır. Bu suçlamalar da, yasa dışı örgüt kurmak, anayasa ve yasaların uygulanmasını engellemek, devlet kurumlarını çalışamaz hale getirmek, anayasal düzeni bozmaya çalışmak, kişi özgürlüklerini kısıtlamak gibi sübjektif, özellikle dikta rejimleri yargı kurumları açısından içerisinin çok keyfi bir şekilde doldurulması mümkün olan kurgusal ithamlardır.

Sisi cuntasında mahkemeler çoğu zaman herhangi bir soruşturma, sorgulama, şüpheli görülenlere kendilerini savunma hakkı tanıma gibi yargının işlemesi için zorunlu işlemlere başvurma ihtiyacı duymamıştır. Bu işlemlere başvursaydı da sonuç değişmeyecekti. Çünkü yargı organlarına verilen görev yargılama değil önceden verilmiş cezaları, mahkûm edilmiş olanlara ve genelde kamuoyuna duyurmaktı.

Bu yönüyle mahkeme çatısı altında duyurulan toplu idam kararlarının Rabiatu'l-Adeviyye Meydanı'nda veya başka yerlerde herhangi bir mahkeme kararına ihtiyaç duyulmadan gerçekleştirilen katliamlardan farkı yoktur. Kararlar aynı merkezden yönlendirilmektedir ve hepsinde de güdülen amaç aynıdır.

Hepsinde de ortak amaç, gayri meşru yollarla siyasi iktidarı gasp eden cuntayı kabullenmeye toplumu zorlamak, buna razı olmayan direnişçileri sindirmek ve böylece yıllarca insanların sırtında boza pişiren, onların kanlarını emen diktanın kazıklarını sağlamlaştırmaktır.