17 Nisan 2021 Cumartesi, Yeni Akit
KKTC’deki Anayasa Mahkemesi, Hizmet Sendikası (Hizmet-Sen) tarafından devlete açılan dava dolayısıyla, Kur’an kurslarının faaliyetlerinin durdurulmasına karar verdi. Konuyla ilgili kararda Din İşleri Dairesi’ne bağlı Din İşleri Komisyonu’nun halk arasında bilinen ismiyle Kur’an Kursu düzenleme yetkisinin elinden alındığı duyuruldu. AYM’nin gerekçesi ise Kur’an kurslarının laikliğe aykırı olduğu iddiasıydı.
KKTC’deki AYM’nin bu kararına Türkiye’den tepkiler oldu ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun yayınladığı bir twitter mesajında, bu kararın ideolojik ve dogmatik bir aklın ürünü olduğuna dikkat çekerek, laikliği bu derece sığ ve yanlış bir şekilde yorumlamanın temel hak ve özgürlükleri ortadan kaldırmaya neden olacağına dikkat çekti.
Altun’un bu açıklamasından sonra KKTC Başbakanı Ersan Saner bir açıklama yaparak bu kursların kapatılmasının söz konusu olmadığını ve mahkemenin verdiği karar doğrultusunda gerekli yasal düzenlemeler yapılarak bu kurslara devletin ilgili bakanlık ve kurumları vasıtasıyla devam edileceğini söyledi.
KKTC’de Kur’an kurslarına ve dini eğitime karşı savaş yeni başlamış değildir. 2009 yılının Ağustos ayının başında Kıbrıs Öğretmenler Sendikası’na mensup kabadayılar bir Kur’an kursunu basarak kapısına kilit vurmuşlardı. Bu olayın ardından yönetim böyle terör ve şiddet yöntemiyle kurs basma olayının faillerini sorguya çekmek yerine Kur’an kurslarına karşı tavır almayı tercih etmişti. O zamanki KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat olayla ilgili açıklamasında Kur’an kurslarının Kıbrıs’a yakışmadığını ileri sürmüştü.
Talat’ın tavrından ve desteğinden cüret alan Öğretmenler Sendikası militanları bir yıl sonra yine Kur’an kursu bastılar. Tabii bu baskınlarda, oralarda öğrenim gören çocuklar fiziki olmasa da psikolojik şiddete maruz kalıyor ve korku dolu anlar yaşıyorlardı. Çünkü baskıncı militanlar dehşet saçıyorlardı.
Daha sonra o zaman Türkiye’nin Dış İşleri Bakanı olan Ahmet Davudoğlu’nun talebiyle bu Kur’an kursları basma olaylarıyla ilgili bir rapor hazırlandı ve raporda polisin kurs basma planlarından önceden haberdar olmasına rağmen müdahalede bulunmadığı dile getirildi. Hükümetin ve Eğitim Bakanlığı’nın da bu baskınlara sessiz kaldığına dikkat çekildi.
Öğretmenler Sendikası’na mensup militanlar tarafından Kur’an kurslarının basıldığı, bu kursların laikliğe aykırı olduğu iddiasıyla Aanayasa Mahkemesi’ne dava açıldığı ve AYM’nin de iddiayı onaylayarak bu kursların kapatılmasına hükmettiği KKTC’de kumarhaneler teşvik edilir. Kıbrıs’ın Türkiye’ye bakan sahil şehri Girne’de kumarhaneden geçilmez.
Beşparmak Dağları eteğindeki boğazdan Girne'ye aştığınızda karşınıza çıkan reklam tabelalarıyla kumarhanelerin rüzgârı suratınıza çarpmaya başlıyor. Girne şehrinin içinde, bakkaldan ve süpermarketten çok kumarhane var. Otellerin hemen hepsinin ayrıca “Casino” diye bir kumarhane bölümü var. Rum Yönetimi’ne bağlı bölgede kumarhane yasak olduğu için oranın kumarbazları da Girne’yi ziyaret ediyor.
Bakın ben, Belçika’nın başkenti Brüksel’de içkisiz lokanta bulmakta hiç zorlanmamış ama Girne’de bulamamıştım.
Batı Trakya bölgesi Yunanistan’ın işgali altındadır. Ama orada Kur’an kursları serbesttir. Koronavirüs sebebiyle öğretimde aksamalar olduysa da normalde her yılın bahar dönemlerinde bu bölgedeki Kur’an kurslarında hatim şölenleri düzenlenir. Ancak KKTC’nin AYM’si Kur’an kurslarının laikliğe aykırı olduğuna hükmederek faaliyetlerinin durdurulmasına dair karar verebilmektedir.
Bu anlayışla aynı paraleldeki Kıbrıs medyası Türkiye’nin buraya sahip çıkmasını “işgal” olarak tanımlamaktadır. Kumara “evet”, Kur’an’a “hayır” diyen böyle bir kafa yapısını Rumların işgal etmesi hiç de zor olmaz. Kafalar işgal altındayken toprakları kurtardığınızı iddia etmeniz ise çok da gerçekçi olmaz. Kıbrıs’ın gerçek özgürlüğüne kavuşması ancak buradaki halkın inanç ve değerleriyle savaş halindeki despot zihniyetten kurtulmasıyla mümkün olabilir.