Fas Adalet ve Kalkınma Partisi itibar kaybetti

17 Aralık 2020 Perşembe, Yeni Akit

Fas'ta mevcut hükümetin başbakanı, Ekim 2016 seçimlerinden birinci çıktığı için hükümeti kurma görevini almış ve Mayıs 2017'de bir koalisyon hükümeti oluşturmuş Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (Hizbu'l-Adale ve't-Tenmiye) Genel Sekreteri Dr. Saduddin el-Osmani'dir. Bu zat el-Cezire televizyonuna yaptığı açıklamada işgalci İsrail'le ilişkileri normalleştirmenin alınması çok zor bir karar olduğunu, o yüzden şimdiye kadar ertelendiğini söylemiş.

Aslında biz Fas kralının perde arkasında zaten siyonist işgalcilerle göbek bağının olduğunu ve onun işgal rejimiyle ilişkileri normalleştirme konusunda herhangi bir tereddüt yaşamayacağını tahmin ediyor, ama ülkede İslami görüşleriyle öne çıkan ve İslami camianın desteğiyle mecliste birinciliği elde etmiş bir siyasi partinin hükümetin başında olmasının bu konuda engel oluşturacağını ümit ediyorduk. Ama maalesef Fas'taki Adalet ve Kalkınma Partisi bu konuda bütün ümitleri boşa çıkardı. Dolayısıyla başta Arap dünyasında, genelde ise bütün İslam dünyasında ciddi bir şekilde itibar kaybetti.

Osmani, Batı Sahra meselesinin herhangi bir takasla ilişkilendirilmesini istemediklerini ve Batı Sahra savaşında elde edilen zaferin İsrail'le normalleşme kararıyla eş zamanlı açıklanmasının zorunlu sebeplerden kaynaklandığını ileri sürmüş. Bu şekilde sağa sola çekme oyunları kimseyi ikna ve tatmin edemez. Her şeyden önce Fas yönetiminin Batı Sahra'da elde ettiği herhangi bir zafer yoktur. Burada ayrılıkçı Polisaryo Cephesi'nin fiili hakimiyeti devam etmektedir ve Fas ordusunun bu cepheye karşı elde etmiş olduğu herhangi bir zafer de mevcut değildir. Osmani eğer, ABD Başkanı Trump'ın bu bölgenin Fas'a ait olduğunu itiraf etmesini bir zafer olarak görüyorsa bu Fas'taki yönetimin veya ordunun elde ettiği değil Trump'ın kendilerine "lütfettiği (!)" bir zafer olabilir ancak. O da tabii ki babasının hayrına değil, işgalci siyonistlerin Filistin topraklarındaki gayri meşru işgallerini tanıma gibi önemli bir karşılık alarak vermiştir. Yani Fas yönetimi, Trump'ın Batı Sahra'nın Fas toprağı olduğunu tanıması gibi basit bir karşılığa Filistin davasını satmıştır. Dediğimiz gibi Batı Sahra'da fiili bir hakimiyet söz konusu olmadığı halde. Elde edilen tek şey Trump'ın resmen tanımasıdır.

Bunun da hiçbir değer ve anlamının olmadığını yine Fas Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerinden ve aynı zamanda ülkenin ileri gelen ilim adamlarından ve düşünürlerinden olan Ebu Zeyd el-Mukri el-İdrisi çok mükemmel bir şekilde dile getirmiş. "Yıkılan gerçekliğin acılı tanığı" başlığıyla yazdığı makalesinde el-İdrisi şu ifadelere yer veriyor: "Gelecek başkan Joe Biden'ın Trump'ın Batı Sahra'nın Fas'a ait olduğunu tanıma kararını iptal etmesi çok kolaydır. Tıpkı Trump'ın kendinden önceki yönetimin İran'la yaptığı nükleer teknolojiyle ilgili anlaşmayı iptal etmesi gibi. Ama bizim gibi acizlerin kendilerini içine attığı dipsiz kuyulardan çıkması imkansızdır. Hatta siyonistlerin sapladığı bıçağın bağırsaklarımıza kadar girmesinden büyük acı duymamıza rağmen. Sayıca çok az ve önemsiz olmalarına rağmen siyonistleşmiş Faslıları kibirlerinden ve aşırılıklarından geri döndürmemiz bile zor olacaktır."

El-Osmani her ne kadar, Batı Sahra meselesinin Filistin davasına takas edildiğinin konuşulmasından rahatsız olsa da bu üstü örtülmesi mümkün olmayan bir gerçek olarak karşımızda duruyor ve böyle bir takasa onay vermekle Fas Adalat ve Kalkınma Partisi ve bu partinin başını çektiği koalisyon hükümetinin başbakanı Saduddin el-Osmani, Filistin davası konusunda kararlılık gösterememekten dolayı ciddi anlamda itibar kaybetmiştir.

Filistin davasına sahip çıkılmasının ve bu davada kararlılık gösterilmesinin İslami hareket açısından ilkesel bir konu olarak kalması ve siyasi çıkarların bu konuda ilkeliliğe tercih edilmemesi gerekir. Fas Adalet ve Kalkınma Partisi, halkın basite alınamayacak bir teveccühüne mazhar olarak iktidarı kazandı ama maalesef iktidarda kazanamadı.