27 Kasım 2020 Cuma, Yeni Akit
Başkasının malından cömertlik etmek kolaydır. Ama bunun ne hukuki değerler açısından ne de ahlâkî yönden bir geçerliliği vardır. Şimdi de kalkmış Azerbaycan topraklarının işgal edilmesi sonrası kuruluşunu ilan etmiş fakat bizzat Ermenistan tarafından bile tanınmamış, Azerbaycan'ın bölgeyi işgalden kurtarmasından sonra da zaten tabuta konulmuş olan sözde Dağlık Karabağ Cumhuriyeti'ni tanımaya kalkışıyor ve Azerbaycan'dan da Ermeni işgalinden kurtardığı topraklarından çekilmesini istiyor. Bu, mantıksız ve saçma olduğu kadar, diplomatik açıdan da aşırılık ve arsızlıktır. Fakat ilginçtir ki gayrimeşru Dağlık Karabağ Cumhuriyeti can çekişirken imdadına koşmaktan çekinen, bunu kendi hesapları açısından riskli gören Fransa şimdi kahramanlık yapmaya kalkışıyor ve işgalden kurtarılmış topraklarda yeniden bir işgal yönetimi kurulmasını ve buna meşruiyet kazandırılmasını istiyor.
Fransa'nın Türkiye'ye karşı Ermeni meselesini sürekli istismar etmeye çalıştığı biliniyor. Fransa Meclisi'nin 2001 yılının başında, Ermenilerin 1915 yılında bir soykırıma tabi tutulduklarına dair kanun tasarısını kabul etmesi Türkiye'de şiddetli tepkilere sebep olmuştu. Söz konusu tasarı Meclis'te kabul edilmesinden kısa bir süre sonra o zamanki Fransa cumhurbaşkanı Jaques Chirac taafından da onaylanarak yürürlüğe konmuştu. Bu kanunun yürürlüğe konmasıyla Fransa'da Ermeni soykırımına dair iddialar devlet şemsiyesi altına alınmış oldu. 22 Aralık 2011'de de Fransa parlamentosu Ermenilerin soykırıma uğradığını inkar etmeyi suç kapsamına alan bir yasa teklifini kabul etmişti. Bu yasa teklifinin görüşüldüğü oturuma 577 milletvekilinden sadece 70 kişi katılmış ve oy çokluğuyla kabul edilmişti.
Fransa'nın Ermeni soykırımı iddialarını kanun şemsiyesi altına alması Türkiye'de şiddetli tepkilere yol açmıştı. Konunun uzmanları Fransa'nın tarihi gerçekleri araştırmadan tamamen siyasi sebeplerle söz konusu kanunu çıkardığını dile getirmişlerdi. Gerçekte bu konu hukukun değil tarih biliminin ve araştırmaların konusudur.
Tabii bu arada Müslümanların en önemli değerlerine ve insanlar arasında en değerli kişi olarak bildikleri peygamberlerine hakaret edilmesini "düşünce özgürlüğü" sayan Fransa'da "Ermeni soykırımı" iddialarının tarihi gerçeklerin ışığında tahlil edilmesi veya işgalci siyonist rejime yönelik eleştiriler yasaktır. Çünkü işgalci siyonistlerin eleştirilmesi ve hedef alınması "antisemitizm" sayılır ve hemen engellenir; buna cesaret edenler de derhal cezalandırılır.
Şimdi de kalkmış Azerbaycan'dan işgalden kurtardığı topraklarından çekilmesini ve buraları Ermeni örgütlerinin hayallerini gerçekleştirmelerine imkan vermek amacıyla peşkeş çekmesini istiyor. Azerbaycan'ın bu örgütlere herhangi bir borcu yok. Borçlu olan onun topraklarını 28 yıldan beri işgal altında tutan Ermenistan ve himaye ettiği silahlı gruplardır. Dolayısıyla Ermenistan'ın bu kadar süreden beri Azerbaycan topraklarını işgal altında tutmasından dolayı tazminat vermesi gerekir. Biz Azerbaycan'ın bu konuda ısrarlı olmasını ve haklarını sonuna kadar almak için kararlılık göstermesini bekleriz.
Fransa da eğer Dağlık Karabağ topraklarını işgal ederek kendilerince orada bir cumhuriyet ilan eden Ermeni örgütlerinin devletleşmelerini istiyorsa kendi topraklarının bir bölümünü onlara verebilir. O zaman dünya kamuoyu da onun Ermenilere sahip çıkma konusunda ciddi ve samimi olduğuna, onlara karşı gerçekten cömert davrandığına kanaat edebilir. Ama eğer bugün stratejik açıdan Azerbaycan'ı ve onu, haklı davasında destekleyen Türkiye'yi sıkıştırmak amacıyla Ermeni örgütlerine sahip çıkıyor ve bu amaçla birtakım çağrılar yapıyorsa o zaman sadece istismarcı ve sahtekar olduğuna inanırız.
Fransa'nın bu konuyla ilgili olarak Türkiye'yi hedefe yerleştirmesinin de tutarlı bir tarafı yoktur. Çünkü Türkiye bir haksızlığın ve işgalin son bulması, tehcir edilmiş bir milyondan fazla insanın evine dönmesi için gereken desteği vermiştir.