Kuruluşunun 35. yıl dönümünde Hamas

15 Aralık 2022 Perşembe, Yeni Akit

Dün yani 14 Aralık 2022 tarihi Filistin’de kısa adı Hamas olan İslami Direniş Hareketi’nin kuruluşunun 35. yıl dönümüydü. Bu vesileyle Gazze şehrinde büyük bir kutlama töreni düzenlendi. Törene kalabalık bir kitle iştirak etti. Bu durum işgal rejiminin tüm yıpratma çabalarına, Ramallah’taki Mahmud Abbas yönetiminin baskılarına ve Hamas’ın bazı stratejik tavırlarına yönelik eleştirilere rağmen bu hareketin yine Filistin halkı arasında geniş bir desteğe sahip olduğunu gösteriyordu.

Hamas bu isimle 14 Aralık 1987’de resmen kuruluşunu ilan etmiş olsa da yapılanması ve fikri temellerini oluşturması daha öncelere gitmektedir. Çünkü hareketin temelini atanlar Müslüman Kardeşler’in Filistin’de oluşturduğu yapı içinde yetişenlerdi. 8 Aralık 1987’de intifadanın patlak vermesi üzerine gerek bu intifadayı yönetmek gerekse Filistin’deki İslami hareketin saha çalışmalarını organize etmek için Müslüman Kardeşler’in geleneksel yapısından farklı, fiili direnişe odaklanan yeni bir yapılanmaya ihtiyaç olduğu düşüncesiyle bu hareketin kuruluşu ilan edildi.

Bazıları bu hareketi kirletmek için birtakım komplo teorilerini piyasaya sürmeye çalıştılar. Bunların başında gelen de bu hareketi, FKÖ’yü yıpratmak ve Filistin direnişi içinde bölünmeye yol açmak amacıyla İsrail işgal rejiminin kurdurduğu iddiasıydı. Hatta bu iddiayı bir dönem siyonist işgal rejiminin bazı siyasi liderleri de dillendirmeye ve söz konusu komplo teorileriyle yıpratma çabalarına destek olmaya çalışmıştı. Biz o zaman siyonist politikacıların bu tür iddialarını “fahişe kadın stratejisi” olarak nitelendirmiş ve bir fahişe kadının birini kirletmek istediğinde onunla birlikte olduğunu iddia edeceğini dile getirmiştik.

Oysa her şeyden önce Hamas’ın fikri temeli ve yapılanması resmi olarak kuruluşunun ilan edilmesinden çok önceye gidiyordu ve kurucularının da Filistin’in bağımsızlık mücadelesi konusunda nerede durdukları herkes tarafından biliniyordu. İkinci olarak bu hareket kurulduğu günden itibaren silahını siyonist işgalciye çevirdi ve hiçbir zaman Filistin direnişinin bölünmesi için çalışmadı. Bilakis bölünmüşlüklerin giderilmesi ve safların birleştirilmesi için yürütülen çalışmalara her zaman destek verdi. Kuruluşunun üzerinden geçen 35 yıllık süre içinde de hep siyonist işgali zorlayan ve yıpratan bir hareket konumunda kaldı. İşgal rejiminin sürekli kendisini yıpratacak bir hareketi kurdurmuş olabileceğini iddia etmek kadar saçma bir şey olamaz. Ama maalesef bazen bu türden son derece saçma komplo teorilerinin de alıcı bulduğu görülebilmektedir.

Hamas, siyonist işgalin meşrulaştırılmaması, Filistin’in bütünlüğü, işgalin tamamen son bulmasına kadar fiili direnişi sürdürmenin Filistin halkının meşru bir hakkı olduğu, yurtlarından zorla çıkarılmış tüm Filistinlilerin yeniden yurtlarına dönmesinin önünün açılması konusundaki ilkelerinden bugüne kadar hiç geri adım atmış değildir. Bu konudaki ilkesel tavırlarından dolayı da işgal rejimini meşrulaştıran bir uzlaşmaya asla olumlu yaklaşmamış, bundan dolayı Madrid sürecini, onun ardından gelen Oslo İlkeler Anlaşması’nı ve bu anlaşmaya dayandırılan diğer tüm ittifakları reddetmiştir. Arap ülkelerinin işgal rejimiyle ilişkileri normalleştirmesine de kesin bir dille karşı çıkmaktadır.

Siyonist işgalciyi 2005 yılında Gazze’den çıkarmayı başaran Hamas bu olaydan sonra gerçekleştirilen seçimlerde halkın büyük bir teveccühüne mazhar olarak Gazze bölgesinde oyların %80’ini, Batı Yaka bölgesinde de %57’sini almayı başardı.

Hamas’ın Gazze’de cephede elde ettiği zaferin ardından seçimlerde kazandığı zafer işgalci siyonisti endişelendirdi ve onun siyasi mekanizmada etkili olmasını engellemek için, küresel emperyalizmi de arkasına alarak baskı yapmaya başladı. İşte bu yüzden 16 yıla yakın bir süredir Gazze’yi abluka altında tutuyor.

Bazı stratejik konularda harekete yöneltilen eleştiriler olsa da bu konularda bölgesel şartları ve stratejik arka planı da dikkatten uzak tutmamak gerekiyor.