İsrail merkezli askeri ittifak planı

16 Temmuz 2022 Cumartesi, Yeni Akit

ABD Başkanı Joe Biden ile İsrail işgal rejiminin iğreti başbakanı Yair Lapid’in sözde “Kudüs Bildirisi” yayınlandı ve bildiride öne çıkan konulardan biri “İsrail’in güvenliği” oldu. ABD’nin İsrail’in güvenliğine birinci derecede öncelik vermeye devam edeceği vurgulandı.

Tabii, işgal rejiminin güvenliği konusuna ağırlık ve öncelik verilmesinin bir amacı var. Uzun süreden beri bölgede İsrail’in de içinde yer alacağı bir askeri ittifak oluşturulması konusunun gündemde tutulmasına çalışılıyor. Bu ittifakın bir tür “Orta Doğu NATO’su” olarak nitelendirilebileceği yorumlarda dile getiriliyor.

Böyle bir ittifakın gerekçesinin oluşturulması için de doğal olarak bir tehdidin öne çıkarılması gerekiyordu. O yüzden gerek sözde Kudüs Bildirisi’nde ve gerekse Biden’ın açıklamalarında özellikle öne çıkarılan ve vurgulanan konulardan biri “İran tehdidi” oldu.

Hem Biden’ın ziyaret öncesinde Washington Post’ta yayınlanan makalesinde, hem sözde Kudüs Bildirisi’nde hem de yapılan açıklamalarda ABD’nin, İran’ın nükleer silah sahibi olmasına asla müsaade etmeyeceği vurgulandı.

ABD Başkanı Biden, Arap dünyasındaki dikta rejimlerine, bu tehdidin kendilerini de doğrudan ilgilendirdiği yönünde mesajlar vererek, onları İsrail işgal rejimini de bünyesine alan bir askeri ittifak oluşturmaya ikna etmek istiyor.

Böyle bir ittifak oluşturulmasının asıl amacı siyonist işgal rejiminin güvenliğini sağlama almak ve bu konudaki sorumlulukları da bölgedeki dikta rejimlerine yüklemektir. Bu amaçla oluşturulacak ittifak aynı zamanda siyonist işgal rejiminin bölgenin bir parçası olarak kabul ettirilmesi için de önemli bir yapı oluşturacaktır.

ABD’nin istediği sadece bölgedeki dikta rejimlerinin İsrail’in güvenliğini sağlama almak için onunla aynı çatı altında ortaklık kurmalarını değil aynı zamanda onu egemen güç olarak tanımalarını da sağlamaktır. Çünkü ABD ve siyonist işgal, her ne kadar bir askeri ittifak içine girseler de işgal yönetimi konusunda Arap ülkelerine güvenmez. O yüzden İsrail’in askeri alanda nitelikli bir üstünlüğe sahip olması önemsenmektedir. Bu üstünlük ise onu ittifakın lider ve yönlendirici gücü haline getirecektir. Yani ABD’nin yapmak istediği bölgedeki dikta rejimlerini siyonist işgal rejimini himaye için aktif rol oynayacak edilgen güç, işgal rejimini ise onların üzerinde askeri üstünlüğe ve tehdit gücüne sahip etken güç haline getirmektir. Yani ABD’nin istediği, eşit şartlarda bir ittifak kurulması değil, Arap dünyasının işgal rejimine eli mahkum olacağı İsrail merkezli bir askeri otorite oluşturmaktır. Ama şeklen buna “askeri ittifak” denecektir. Aynı şey NATO için de söz konusudur. Bu teşkilat her ne kadar askeri savunma ve güvenlik alanında ortaklık ve ittifak esasına dayalı çatı kuruluş niteliğinde olsa da ABD bu ittifakın hakim gücüdür. Onun bu konumu kazanmasını ve sürdürmesini sağlayan unsur ise askeri üstünlüğüdür. Aynı şeyin İsrail işgal rejimi için de Orta Doğu diye adlandırılan bölgede kurulması planlanan askeri ittifakta söz konusu olması isteniyor. ABD, İsrail’in askeri üstünlüğünü koruması için gerekli tüm yardımları yapmaya devam edeceği yönünde taahhütte bulunmak suretiyle bu konudaki tavrını çok belirgin bir şekilde ortaya koymuştur.

Bölgedeki dikta rejimleriyle İsrail işgal rejimi arasında askeri alanda ittifak kurulmasının Filistin’deki hak ve özgürlük mücadelesine yapılacak yardımların ve siyasi desteklerin önünü kesmede önemli rol oynayacağı düşünülmektedir. İsrail işgal rejiminin geleceği açısından en önemli tehdit ise Filistin halkının gasp edilmiş haklarını geri almak için sürdürdüğü mücadele ve yurtlarından çıkarılan Filistinlilerin geri dönüş haklarında ısrar etmeleridir.

Trump, 2017’de Suudi Arabistan’a yaptığı ziyaretle işgal rejimiyle ilişkilerin normalleştirilmesi sürecini başlattı. Biden’ın ziyaretinin amacı ise işbirliği ve ittifakın askeri alanda da gerçekleştirilmesi suretiyle işgal rejiminin geleceğinin güvenceye alınmasıdır.