Büyük Felaket’in 74. yıl dönümü

14 Mayıs 2022 Cumartesi, Yeni Akit

14 Mayıs 1948 tarihinde Filistin topraklarında, siyonist terör örgütleri birleşerek “İsrail” adında bir devletin kuruluşunu ilan ettiler. Bugün de bu olayın 74. yıl dönümü.

Bu olay o toprakların asıl sahipleri olan Filistinliler tarafından Nekbe yani “Büyük Felaket” olarak isimlendiriliyor. Siyonist işgalciler “kuruluş yıl dönümü” veya “bağımsızlık yıl dönümü” gibi isimlerle kutlamalar yapıyor.

İşgalci siyonistler, Filistin topraklarında işgal devleti kurmalarının yıl dönümünü yeni bir sömürge ve gasp projesiyle karşıladı. Bu, son yılların en geniş çaplı gasp projesi.

Biz siyonistlerin tüm Filistin topraklarındaki sultasını işgal olarak tanımlıyoruz. Ancak BM ve İsrail’i resmen tanıyan ülkeler 1948’de işgal edilmiş bölgeyi “İsrail” olarak tanımlıyor ve siyonistlerin bu bölgedeki hakimiyetini “meşru” kabul ediyor. Ancak İsrail işgal rejiminin, Türkiye’de “Batı Şeria” olarak isimlendirilen Batı Yaka bölgesindeki ve Kudüs’ün asıl tarihi kısmını oluşturan ve Doğu Kudüs diye isimlendirilen bölge üzerindeki hakimiyeti hem BM kararlarında hem de İsrail’i resmen tanıyan ülkeler tarafından “işgal” olarak kabul ediliyor. ABD’nin ve bazı küçük devletlerin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımaları ve Trump döneminde ABD’nin Batı Yaka bölgesine inşa edilmiş yahudi yerleşim merkezlerini “yasal” kabul etmesi BM’nin buralarla ilgili “işgal” tanımlamasını geçersiz sayma anlamına gelmez. Bu ülkeler de bu bölgelerle ilgili olarak hâlâ BM kararlarını geçerli saymaktadır.

Dolayısıyla işgal rejiminin Batı Yaka ve Doğu Kudüs’teki varlığı konuyla ilgili tüm uluslararası kararlara ve teamüllere göre işgaldir. İşgalcinin buranın ahalisinden zorla arazi alarak yahudi göçmenler için konut inşa etmesi de tamamen hukuk dışıdır. Bu uygulama aynı zamanda ırkçı tasfiye niteliğindedir. Çünkü bölge ahalisi göçe zorlanmakta, onların mülkleri kuvvet kullanılarak ellerinden alınmakta ve yerlerine ırkçı anlayışa binaen başkaları iskan edilmektedir.

Fakat siyonist işgal devletinin Batı Yaka bölgesindeki işgal yönetimine bağlı Yüksek İmar Konseyi 12 Mayıs Perşembe günü yaptığı toplantıda bu bölgedeki 10 ayrı yahudi yerleşim merkezine 4427 adet yeni yerleşim birimi (konut veya iş yeri) inşa edilmesi projesini onayladı.

Bu proje, bölgeye yeni yerleşim merkezleri inşa edilmesi değil mevcut yerleşim merkezlerinin ve alanlarının yeni konutlarla ve iş yerleriyle genişletilmesi yönünde. İnşa edilecek birimlerin çoğunluğunu tabii ki konutlar oluşturacak. Bir kısmı da muhtemelen iş yerlerine, ofislere ve yönetim birimlerine tahsis edilecektir.

ABD görünüşte işgal rejiminin böyle bir projeyi onaylamasına itiraz etti. Ama bu itiraz tamamen politiktir ve işgalcinin bölgedeki yahudileştirme ve ırkçı tasfiye politikasını reddetme anlamı taşımıyor. Zaten itirazın fiili bir karşılığı da yok. Aynı şey BM’nin veya işgal rejiminin söz konusu projeyi onaylamasına tepki gösteren muhtelif ülkelerin tutumları açısından da söz konusu. Yani itirazlar, tepkiler ve kınamalar hep sözde kalıyor, fiili bir karşılığı yok.

Batı Yaka’daki yerleşim merkezleri, iddia edildiği gibi Filistinlilerden arazi satın alınması yoluyla değil tamamen işgal, zorla gasp ve asıl sahiplerini göçe zorlama yöntemleriyle ele geçirilen topraklara kuruldu.

Sözünü ettiğimiz projenin onaylanmasından bir süre önce de, İsrail işgal rejiminin “Yüksek Mahkeme” adı verilen üst yargı organı, Batı Yaka bölgesindeki askeri yönetimin bu bölgenin güney kesiminde yer alan El-Halil şehrinin güneyindeki Mesafir Yatta mıntıkasında yer alan 12 köyün, işgal güçlerinin 918 nolu atış poligonu yani askeri eğitim alanı içinde yer aldığı iddiasıyla boşaltılması yönündeki kararını onayladı.

Bu köylerin boşaltılmasının asıl amacı ise yahudileştirme faaliyetleri için yer açmak yani ırkçı tasfiyedir.

İşgal rejimine bu konuda cesaret veren en önemli etkenlerden biri onunla ilişkilerin normalleştirilmesi politikasıdır. Çünkü bu politika işgalcinin bileğini güçlendirirken Filistin halkını yalnızlaştırıyor.