İsrail seçimleri

25 Mart 2021 Perşembe, Yeni Akit

İsrail işgal rejiminde iki yıldan daha kısa süre içinde dört erken genel seçim gerçekleştirildi. 9 Nisan 2019 tarihinde gerçekleştirilen erken genel seçimlerin ardından hükümet kurulamaması üzerine 17 Eylül 2019’da ikinci kez erken genel seçim yapılmıştı. Fakat bu ikinci genel seçimlerde de herhangi bir parti tek başına hükümeti kurmaya yetecek çoğunluğu elde edemediği gibi belli bir tarafta duran partilerin aralarında koalisyon oluşturmalarına uygun bir aritmetik de oluşmamıştı. Bu seçimlerden sonra bir koalisyon ittifakı sağlanamaması sebebiyle 2 Mart 2020 tarihinde üçüncü erken genel seçim gerçekleştirildi.

Netanyahu'nun Likud Partisi 2 Mart 2020 seçimlerinde rakibi olan Mavi - Beyaz İttifakı'na fark atarak 36 sandalye kazandı. Mavi - Beyaz İttifakı ise sadece 33 sandalye kazanabildi. Tabii Likud'un kazandığı sandalye sayısı 120 sandalyeli İsrail parlamentosunda (Knesset) tek başına hükümet kurmaya yetecek bir sayı değildi.

Ancak dördüncü erken genel seçime gidilmesi zorunluluğunun ortaya çıkmaması için rakip siyasi liderler durumundaki Netanyahu ile Gantz aralarında ittifak sağlayarak bir koalisyon hükümeti kurmayı başardı. Bu hükümete de, 2 Mart 2020 seçimlerinde birinci olan Likud ile onunla yarışan Mavi - Beyaz İttifakı'nın ortaklığı sebebiyle "Birlik Hükümeti" adı verildi.

Bu hükümette 18’er aylık dönüşümlü başbakanlık üzere 36 aylık bir ittifak anlaşması yapılmıştı. Fakat sonrasında bu süre dolmadan ve ittifakın ortaklarından Gantz'ın başbakanlık süresi başlamadan hükümet dağıldı ve yeniden seçime gidilmesi kararı verildi.

23 Mart 2021 tarihinde de dördüncü erken genel seçim gerçekleştirildi. Bu yazıyı yazmamızdan önce oyların yaklaşık yüzde doksanı sayılmış ve Netanyahu’nun Likud Partisi’nin birinci olduğu açıklanmıştı. Ancak sonuçlar onun başarılı olduğunu göstermiyordu. Çünkü kazandığı sandalye sayısında düşme vardı. En son rakamlara göre onun partisinin kazandığı sandalye sayısı 30 olmuştu. Kesin sonuçlar belli olduğunda belki bir-iki sandalye daha artırmış olabilir, belki de 30’da kalabilir. Ama bir önceki seçimlerde elde etmiş olduğu sayının gerisinde kalacağı artık belli.

Bundan önceki seçimlerde ikinci olan Gantz liderliğindeki Mavi-Beyaz İttifakı ise artık etki gücünü kaybetmesine neden olacak kadar geriye gitti. Sayılan oylara göre kazandığı sandalye sayısı 8. Dolayısıyla yeni dönemde Netanyahu’nun rakibinin onun muhalifi Yair Lapid’in liderliğindeki Yeş Atid (Gelecek Var) Partisi olacağı anlaşılıyor. Fakat son rakamlara göre onun elde ettiği sandalye sayısının 17 olduğu belirtiliyordu. Bu sayı da biraz artabilir ama sonuçların ona bir hükümet formülü oluşturma imkânı vermeyeceği anlaşılıyor. Gantz’ın bundan önceki dönemde yaptığı gibi Lapid de Netanyahu’yla koalisyona girer mi bilmiyoruz. Ama girse bile sadece ikisi yine gerekli sayıyı tutturamayacağı için başka partileri de ortak etmeleri gerekecek.

Bu durum karşısında Netanyahu’nun “aşırı sağ” olarak nitelendirilen ve ırkçılık tarafı ağır basan partilerle bir koalisyon oluşturmak için formül geliştirmeye çalışacağı yönünde yorumlar yapılıyor. Ancak kesin sonuçlar belli olduktan sonra, Netanyahu’ya destek vermeleri beklenen aşırı siyonist partilerin Knesset’te sahip oldukları sandalye sayısının hükümet kurmak için gerekli olan 61 sayısına ulaşıp ulaşmayacağı konusunda tereddütler var.

Mevcut durumda Naftali Bennett liderliğindeki Yamina Partisi’nin kilit rolünde olacağı, onun koalisyona ortak olmayı kabul etmesi durumunda Netanyahu’nun bir hükümet çıkarmasının muhtemel olabileceği düşünülüyor. Fakat bunun da mümkün olabilmesi için nihai sonuçlarda böyle bir ittifaka ortak olmaları beklenen partilerin sandalye sayısında biraz artış olması gerekiyor. Eğer olmazsa Netanyahu cephesinde yer almaları tahmin edilen partilerin yine bir hükümet çıkarmalarının zor olacağı görülüyor.

O yüzden siyonist yorumcular bu son seçimlerin de işgalci siyonist rejimi yeni bir siyasi krizin içine sürüklemesinden endişe ediyorlar.

İsrail seçimleri ve Filistinliler

26 Mart 2021 Cuma, Yeni Akit

Başlıktan işgal rejimi parlamento (Knesset) seçimlerinin Filistinlileri nasıl etkileyeceği konusundan söz edeceğimiz anlaşılmasın. Bundan belki Allah izin verirse bir başka vesileyle söz edebiliriz. Ama bugün Filistinlilerin, İsrail seçimlerine iştiraki üzerinde duracağım.

Siyonist terör örgütlerinin, 1948’de “İsrail” adında bir devlet kurduklarını ilan etmeleriyle çıkan savaşta, bölgedeki dikta rejimlerinin ihanetleri sebebiyle işgalciler hakimiyet alanlarını genişlettiler ve ele geçirdikleri topraklar “İsrail” olarak tanımlandı. Biz Filistin’i bir bütün olarak gördüğümüzden ve siyonist işgali de haçlı işgali gibi gayri meşru kabul ettiğimizden bu toprakları “1948’de işgal edilmiş bölge” diye tanımlıyoruz. Ancak BM ve küresel güçler bu bölgeyi “İsrail” olarak tanımlıyor.

Siyonistler o zaman bu bölgedeki Filistinlileri göçe zorlamak için Nazilerin yöntemlerini kullanarak tehditlerde bulunmuşlardı. Buna rağmen yine de Filistinlilerin bir kısmı orada yaşamaya devam etti. Sonra onlar “İsrail vatandaşı” sayıldı ve haklarında “İsrail’deki Arap azınlık” tanımlaması yapıldı. İsrail seçimlerinde aday olma ve oy kullanma hakları var.

Ancak işgal rejimi 1967’de işgal ettiği Doğu Kudüs’ü işgal ettiğinde burayı da İsrail’e ilhak ettiği halde oradaki Filistinlileri İsrail vatandaşı yapmadı. Onlara “mavi kart” olarak da isimlendirilen bir “Kudüslü kimliği” verdi. Bu kart onlar için, “yabancılara verilen oturum izni” gibi bir nitelik taşıyor. Bu yüzden onların İsrail seçimlerine iştirak hakları yok. Zaten işgal rejiminin onlara vatandaşlık vermemesinin sebebi de “İsrail nüfusu” içinde Filistinli oranının artması sebebiyle siyasi alanda etki güçlerinin artmasından korkmasıydı.

1948 bölgesindeki Filistinlilerin bir kısmı İsrail seçimlerine iştiraki tamamen reddediyor. Bir kısmı siyasi dengeleri etkilemek amacıyla İsrail partilerine oy veriyor. Örneğin bir yerde ırkçı bir siyonist partinin kazanmasını engellemek için sol bir partiye oy verebiliyorlar. Ancak azımsanamayacak bir kısmı da onların oy potansiyellerini değerlendirerek siyaset sahnesinde yer almak amacıyla organize olan Filistinlilerin oluşturduğu listelere veriyor.

Son seçimlerde Filistinli kesimin oylarını alarak Knesset’e girmek için üç liste seçime girdi. Mansur Abbas liderliğindeki Birleşik Arap Listesi, Eymen Avde liderliğindeki Ortak Arap Listesi ve İmtanis Şahade liderliğindeki Demokratik Ulusal Birlik. Bunlar bir önceki seçimlerde Ortak Arap Listesi’yle seçime katılarak 15 milletvekili çıkarmışlardı. Ancak bu kez aralarında ittifak sağlayamadılar. Yapılan son sayımlara göre Eymen Avde’nin listesi 6, Mansur Abbas’ın listesi ise 4 milletvekili kazanırken, Şahade’nin listesi barajı aşamadı. Böylece “Arap listeleri” şimdilik Knesset’te 10 sandalye kazanmış oldu.

Siyonist yorumcular son seçimlerin ortaya çıkardığı paylaşımda Netanyahu cephesinde yer alması beklenen partilerin kazandığı sandalye sayısı salt çoğunluğu oluşturamadığı için Arap listelerinden biriyle anlaşmak zorunda kalacağına vurgu yaparak bunu kendi açılarından endişe verici olarak görüyorlar. Çünkü Arap listelerinden birinin ortak olduğu veya dışardan destek verdiği hükümetin, onun taleplerini de dikkate almak zorunda kalacağını, böyle bir şeyin de siyonist partilerin ırkçı politikalarının önünde bir engel oluşturacağını düşünüyorlar.

Bizim kanaatimize göre siyonistler, söz konusu “Arap listeleri”nden biriyle ortaklığı veya ittifakı ancak tüm çarelerin tükendiği zaman düşünebilirler ki beşinci bir erken seçimi buna tercih etmeleri de ihtimal dışında değildir. Kaldı ki böyle bir ittifaka razı olsalar bile yine bunu siyonist ırkçı politikalarını uygulamalarına engel olacak bir düzeye çıkarmazlar.

Birleşik Arap Listesi’nin lideri Mansur Abbas, 1948 bölgesindeki İslami Hareket’in güney kanadının lideri olarak biliniyor. Bu hususun ve bu bölgedeki İslami Hareket’in İsrail seçimleri konusundaki tavrının detayını da inşallah müteakip yazıda ele alacağım.

İslami Hareket’in İsrail seçimlerine bakışı

27 Mart 2021 Cumartesi, Yeni Akit

1948'de işgal edilmiş topraklarda faal olan İslâmi oluşum "İslâmi Hareket" adıyla faaliyet yürütüyor. Aslında Hamas gibi bu hareketin temeli de İmam Hasan el-Bennâ'nın 1948'de cihad etmek üzere Filistin'e gönderdiği mücahitler ve davetçiler tarafından atılmıştır. Fakat uluslararası platformda “İsrail” olarak tanımlanan kısmın sınırlarını belirleyen "yeşil hat" içinde gösterilen topraklarla bu hattın dışında kalan topraklar arasındaki statü farklılığından dolayı bu hattın içinde kalan bölgedeki İslamî oluşum, hattın dışında kalan bölgelerdeki İslami oluşumlardan bağımsız çalışmaktadır.

1948 bölgesindeki “İslami Hareket” başlangıçta İsrail işgal rejiminin parlamento (Knesset) seçimlerine iştirak etmeyi tamamen reddediyordu. Ama Filistinlilerin çoğunlukta olduğu bazı bölgelerde belediye seçimlerine girmiş ve bunlardan bazılarını kazanmıştı.

Daha sonra hareketin mensubu bazı kişiler Knesset seçimlerine de girilmesini savundular. Bu konu hareketin ileri gelenleri arasında tartışıldı ve çoğunluğun görüşü katılmama yönünde olduğu için “katılmama” kararı alındı.

Fakat katılma yanlısı olanlar bu karara rağmen 1996 seçimlerinde, bazı milliyetçi-muhafazakar kesimlerle de ittifak kurarak “Arap-İslam Listesi” adında bir liste oluşturup seçimlere katıldı.

Ancak bu listenin oluşturulması İslâmi Hareket’in ileri gelenlerinin seçime katılmama kararlarını açıklamalarından sonra gerçekleşti. Arap-İslam Listesi'nin başkanlığına seçilen Atıf El-Hatib'in "İslâmi Hareket" üyeliği de iki yıl önce dondurulmuştu. Atıf El-Hatib, İslâmi Hareket’in seçimlere katılmama kararı almasının Arap çevrelerde bir ümit kırıklığına yol açtığını ileri sürdü ve: "Arapların geneli İslâmi Hareket’in Knesset seçimlerine katılma yönünde bir karar almasını ve kendi ekseni etrafında bütün Arap kitleler arasında bir uzlaşma sağlamak için çaba harcamasını arzuluyordu." dedi. El-Hatib, İslâmi Hareket’in seçimlere katılmama kararı almasının 1948'de işgal edilmiş topraklardaki Arap kitle arasında büyük bir siyasi boşluğa yol açtığını ileri sürerek kendilerinin bu boşluğu doldurmayı amaçladıklarını ifade etti. El-Hatib kendi listelerinin yapacağı çalışmanın İslâmi Hareket’e herhangi bir zararının olmayacağına dikkat çekerek: "Çünkü biz kendimizi İslâmi Hareket'le aynı meydanda görüyoruz. Kur'an ve sünnet bizi birleştiriyor. Knesset'te alacağımız sandalyenin ürününün İslâmi güçlere ve İslâmi Hareket mensuplarına yansıyacağını düşünüyoruz." dedi.

İşte bu ihtilaftan sonra, İslamî Hareket’te bir bölünme yaşandı ve Knesset seçimlerine katılmayı savunan, FKÖ’nün işgal rejimiyle yaptığı anlaşmaları onaylayan kesim ayrı bir teşkilat bünyesi altında çalışmaya başladı. Kamuoyunda bu kesime “İslami Hareket’in güney kanadı” denildi. Seçimlere katılmayı reddeden taraf ise “kuzey kanat” olarak isimlendirildi. Fakat bunların her ikisi de kendini İslamî Hareket olarak isimlendirir. Güney ve kuzey kanat diye nitelendirmez. Bu nitelendirme de teşkilat liderlerinin bulundukları bölgelere nispetleydi, birinin güneyde diğerinin kuzeyde çalışması açısından değildi. Çalışmalarında her ikisi de 1948’de işgal edilmiş bölgedeki Filistinlilerin tümüne hitap ediyordu.

Güney kanat olarak nitelendirilen kesim daha çok kitlesel siyasi çalışmalara ağırlık verirken, kuzey kanat fikri ve pratik eğitim temelli cemaat yapısını korumaya devam etti.

Ancak işgal rejimi, liderliğini Şeyh Raid Salah’ın yaptığı ve “kuzey kanat” olarak isimlendirilen teşkilatı teröre destek vermekle suçlayarak kapattı ve kurmuş olduğu tüm sivil toplum kurumlarının mal varlıklarına el koydu. Hareketin lideri Raid Salah da şu an hapistedir. Ama hareket bir teşkilat bünyesinde olmasa da davet ve bilinçlendirme çalışmalarını yürütüyor.

Güney kanat olarak nitelendirilen oluşumun liderliğini şu an Hammad Ebu Daabes yürütmektedir. Son Knesset seçimlerine girmek için oluşturulan Birleşik Arap Listesi’nin başkanlığına seçilen Mansur Abbas ise onun yardımcısıdır.