Dayanışma Korsanlığı Yener

30 Mayıs 2010 Pazar, Vakit gazetesi

Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor: “Onlar ki, bazı kimseler kendilerine: "İnsanlar size karşı toplandılar, onlardan korkun" dediklerinde bu onların imanlarını artırdı ve: "Allah bize yeter o ne güzel vekildir" dediler.” (Ali İmran, 173)

İsrail zulmünün muhasara altına aldığı insanlara el uzatmak için Özgürlük Filosu ile harekete geçenler de böyle bir durumla karşı karşıyalar. İsrail işgal devletinin psikolojik yıpratma ve yıldırma faaliyetlerinde bunu görüyoruz. Ne yazık ki medya organları da çoğu zaman bu stratejinin arka planındaki gayeyi göremeden ve haberlerin, iddiaların nereden çıktığına, nasıl bir mahiyet arz ediyor olabileceğine bakmadan söz konusu yıldırma hamlesinin malzemelerini taşımakla yetiniyorlar.

Fakat Allah’ın izniyle filoda yer alanların korkutmalara, tehditlere aldırmadan “Allah bize yeter, O ne güzel vekildir” diyerek yollarına devam etmekte ısrarlı olduklarını görüyoruz. Bu kararlılığa ve tevekküle karşı işgalci İsrail’in yapacağı her şey onun aleyhine olacaktır. Her ne kadar muhtelif tehditlerde bulunmuş olsa da onun en az zararla çıkacağı tavır filonun önünü açmak ve insanî yardımların Gazze’ye ulaşmasını engellemeye kalkışmamak olacaktır.

Yardımların İsrail’e teslim edilmesi ve onun vasıtasıyla Gazze’ye iletilmesi gibi bir formülün kabul edilmesi Gazze’nin işgal devletinin insafına, öbür yanda da kuzunun kurda teslim edilmesi anlamına gelecek.

Filo Allah’ın izniyle hedefine ulaşma konusundaki kararını değiştirmiş değil. Sonucu belirleyecek olan Allah’tır. Biz oraya savaşa gitmiyoruz. İnsanî yardım götürüyoruz. Bununla birlikte filodaki insanlar işgal güçlerinin zorlama, şiddet ve icbar uygulamalarına karşı nefsi müdafaa konusunda meşru haklarını kullanacaklardır. Fakat asıl önemli olan bu insanları o emanetleri ihtiyaç sahiplerine ulaştırma göreviyle yola çıkaran kitlenin sergileyeceği tavırdır. Biz inanıyoruz ki o kitle, emanetler yerine ulaşıncaya ve elçiler sağ salim evlerine dönünceye kadar teyakkuz halinde olacak ve işgal devletinin her ne şekilde olursa olsun şiddete başvurmasına sessiz kalmayacaktır. Kitlesel tepkilerin, tavır koymaların, dayanışma hareketlerinin herhangi bir etkisinin olmadığını düşünenler ciddi bir yanılgı içindedirler. Çok büyük bir etkisi oluyor. İşgalcileri en çok bu tür tepkiler, sivil toplum kuruluşlarının göstereceği tavırlar ve kitlesel dayanışmanın resmi politikaları işgalci saldırganlığa karşı tavır almaya zorlaması korkutuyor. Onun için bu tür etkinliklerin kesinlikle küçümsenmemesi, basite alınmaması gerekir.

Dediğimiz gibi konvoy savaşa değil insanî yardım götürmeye gittiği için işgal devletinin bu konvoyu engellemesi tam anlamıyla haydutluktur. Aynı zamanda bu filo, uluslararası düzenlemede “İsrail karasuları” olarak nitelendirilen sulara hiçbir şekilde uğramayacak. Dolayısıyla onunla resmî bir bağlantısı olmayan sulara girip de insanî yardım götüren bir filoya engel olur, bu filonun gemilerini ve yolcularını kendi kontrolündeki limanlara zorla çekerse bu işlem gerek uluslararası hukuk sistemlerine ve gerekse yerel hukuk sistemlerine göre “kaçırma” anlamına geliyor. Yani bu şekilde limana çekilen gemiler ve onların yolcuları hukuken “kaçırılmış” hükmünde olacaktır. O durumda bu insanların vatandaş olarak mensup olduğu ülkelerin Siyonist korsanlar aleyhine dava açmaları, vatandaşlarının ve onları taşıyan ulaşım araçlarının kaçırılması sebebiyle haklarını aramaları gerekir. Bu ülke yönetimlerinin tercihlerine bırakılacak bir şey değil zorunluluktur. Yani o insanlar ülkelerine döndüklerinde kendi ülkelerinin yargı organlarına başvurup İsrailli korsanlar tarafından kaçırıldıkları için dava açtıklarında yargı organlarının o insanların haklarını aramaları, korsanların bulunup yargıya teslim edilmesi ve cezalandırılması için ilgili ülkeye müracaatta bulunmaları hukuki bir zorunluluktur.

İşgal devletinin bunun önünü kesmek için operasyonda görevlendireceği komandolara maske takacağı haberlerde dile getirildi. Oysa saldırının ve korsanlığın bizzat İsrail Deniz Kuvvetleri Komutanının gözetiminde yürütüleceği açıkça ifade ediliyor. Dolayısıyla korsanların başı o olacaktır ve onun yüzlerine maske takılan korsanların tümünü bilmesi gerekiyor olacaktır. Ayrıca böyle bir operasyon herhangi bir çete tarafından değil bizzat işgal yönetiminin kendisi tarafından düzenlemiş olacağı için asıl suçlu ve muhatap o olacaktır.

Bizim mücadelemizin her alanda olması ve işgalci korsanlığı köşeye sıkıştırmak için bütün haklarımızı kullanmamız gerekir. “Bundan ne çıkacak?” diye düşünmemeliyiz. Devletin de bu konuda vatandaşlarının haklarına sahip çıkması zorunludur.

İrtibatlı Yazılar:

Özgürlük Filosu (Mavi Marmara) Yazıları