Gönüllerdeki Gazze

Mart 2010, Ribat dergisi

Giriş

Geçtiğimiz Aralık ayında, Gazze'ye uygulanan insanlık dışı ambargoyu delmek amacıyla "Filistin'e Özgürlük Konvoyu" adında bir yardım kafilesi yola çıkarıldı. Bu kafile, Siyonist işgal devletinin bölgeye yönelik vahşi saldırısının başlatıldığı tarihin yıldönümünde bölgeye girmeyi ve bir yandan ambargoyu delme amaçlı eylem gerçekleştirirken bir yandan da söz konusu saldırıyı yeniden insanlığın gündemine getirmeyi amaçlıyordu. Fakat muhtelif engellemeler sebebiyle belirlenen tarihte giremedi. Bununla birlikte kapıları zorlayarak ve engelleri aşarak Gazze'ye girmeyi, yardımları ihtiyaç sahiplerine ulaştırmayı başardı.

Yüce Allah bana da bu kafilenin içinde yer almayı nasip etti. Uzun sürmesine ve muhtelif zorluklarla karşılaşmama rağmen hayatımın en hareketli, en verimli ve zevkli yolculuğu olduğunu söylemeliyim. Bu yolculukla ilgili intibalarımı ve tespitlerimi Ribat'ın Şubat sayısı için yazmayı düşünüyordum. Fakat söz konusu yolculuktan döndükten hemen sonra bir başka yolculuğa çıktığımdan ve o da bir hafta sürdüğünden yetiştiremedim. Bu yüzden Ribat'ın Şubat sayısında bizim yazımız yayınlanamadı.

Geçen süre içinde söz konusu yolculukla ilgili intibalarımı ve tespitlerimi farklı yerlerde yayınlanan yazılarımızda, ayrıca radyo konuşmalarımızda dile getirdik. Dolayısıyla aynı hususları tekrar etmeye gerek görmüyorum. Bununla birlikte Ribat vasıtasıyla bizleri takip eden kıymetli okuyucularımıza da konu hakkında bazı notlarımızı iletmeyi faydalı görüyorum. Burada dile getireceğimiz hususlar, başka yazılarımızda zaten dile getirmiş olduğumuz izlenimler değil genel değerlendirmeler ve notlar olacak.

Filistin Bir Davadır

Bakış açısını belirlemede tanımlama ve kavramlar son derece önemlidir. Çünkü zihinsel altyapı isimlerle ve kavramlarla oluşmaktadır. Kur'an-ı Kerim'de de isimlere ve kavramlara oldukça önem verildiğini ve bu doğrultuda zaman zaman Müslümanların isimlendirmeleriyle ilgili düzeltmeler yapıldığını görürüz.

Türkiye'de İslâmî camiada bile uzun yıllar Filistin meselesine "Arap - İsrail sorunu" adı verildiğini biliyoruz. Bizim ısrarla karşı çıktığımız bu isimlendirme artık itibarını kaybetti. "Ortadoğu sorunu" isimlendirmesinin de doğru olmadığını ben şahsen yıllardan beri kabul ettirmeye çalışıyorum. Allah'ın izniyle artık en azından İslâmî camianın bu konuda bakış açısını düzelttiğini, meseleye bir Filistin, Kudüs ve Mescidi Aksa davası olarak baktığını, ümmetin ortak meselesi saydığını ve bir dava olarak sahiplendiğini görüyoruz.

Mücadele Sahiplenmekle Başlar

Sahiplenme bir mücadelede aktif rol almanın, kendine de görev düştüğünü kabul etmenin temel şartıdır. Dünya Müslümanlarının, özellikle de Türkiye halkının Filistin davasında aktif rol almasının engellenmesi amacıyla yürütülen çalışmalarda hep sahiplenmenin engellenmesi hedeflenmiştir. Sürekli "Araplar bizi arkadan vurdu, kendi topraklarını kendi elleriyle sattılar" safsatalarının gündemde tutulmaya çalışılmasının amacı buydu. Önce bu tür iddialar zihinlere reddedilemez bir realite gibi yerleştirilmeye çalışıldı, sonra da gayri meşru işgalden kaynaklanan zulüm ve haksızlık hakkında da "Arap - İsrail sorunu" ya da "Ortadoğu sorunu" isimlendirmesi kullanıldı. Bugün Allah'ın izniyle bu oyunun devre dışı bırakılmasında önemli mesafe kat edildiğini ve Filistin davasına ümmet bilinciyle, kardeşlik sorumluluğu ile sahip çıkıldığını görüyoruz. Gazze'ye uygulanan insanlık dışı ambargoya karşı yola çıkarılan iyilik kervanının Türkiye'nin her tarafında iftiharla kabullenilmesi ve desteklenmesi de bunu gösteriyor. Biz aynı duyarlılığın İHH'nın öncülüğünde başlatılan gemi konvoyu kampanyasında da gösterileceğine ve tüm Türkiye Müslümanlarının Gazze direnişine gönülden destek vereceğine inanıyoruz.

Gazze Bir Ribattır

Genel anlamda Filistin, Kudüs ve Mescidi Aksa ribattır. Biz bunu her vesileyle söyledik. Gazze ise özellikle bir ribat noktasıdır. Küçük bir toprak parçası, ama ümmetin onurunun savunulduğu direniş toprağıdır. Orada tüm ümmet adına mücadele verilmektedir ve Siyonist işgalden kaynaklanan tehdit bütün ümmete yöneliktir. İşgalci Siyonistler eğer ki İslâmî bilince dayanan direnişle orada durdurulmuş olmasaydı Siyonist tehdit kademeli bir şekilde yayılacaktı.

Siyonist yayılmacılık sadece askerî yayılmacılıktan ibaret değildir. Gençliğimizin İslâmî kimliğinden, bağımsız siyasal yapılanmalara kadar Müslüman kimliğiyle bağlantılı bütün her şey Siyonist yayılmacılığın hedefindedir. Dolayısıyla bu yayılmacılığın ana merkezinin oluşturulduğu ve bugün hâlâ işgal altında tutulan topraklarda verilen mücadele ümmet adına verilmektedir. Ümmetin de bu mücadeleye sahip çıkması ve ribat topraklarında varlıklarını sürdürmek için kararlılıkla direnen insanlara yardımcı olması gerekir.

Siyonizmin Savaşı İnsanlığa Karşı

Bugün hâlâ kutsal Filistin topraklarını işgal altında tutan Siyonist saldırganlığın savaşı aslında bütün insanlığa karşıdır. Bu savaşta belli bir topluluk veya örgütsel yapılanma değil bütün insanî değerler, insanlığın ortak tecrübeleriyle kazanılan ortak değerler hedef alınmaktadır. Gazze'ye uygulanan insanlık dışı ambargo da işte bu savaşın bir parçasıdır.

Bu Ayıbı Temizlemek İnsanlığın Görevi

İnsanî değerlerin hedef alındığı, Siyonist yayılmacılığın önündeki engellerin kaldırılması için bütün meşru hakların ve ilkelerin çiğnendiği bu savaşa karşı aslında tüm insanlığın ortak bir savaş ve mücadele içine girmesi gerekir. Bugün eğer Siyonist saldırganlar Gazze'yi her yönden kuşatmaya alan ve kundaktaki bebeklerin mamalarının, yatalak hastaların ilaçlarının temin edilmesini bile engelleyen ambargoyu sürdürmekte başarılı olabiliyorlarsa bu insanlığın ayıbıdır. Demek ki insanlık ortak değerlerine ve kazanımlarına sahip çıkmakta başarılı olamıyor. Bu ayıbın birlikte, ortak bir mücadeleyle temizlenmesi gerekir. Fakat bu ayıbın temizlenebilmesi için insan olmanın yüklediği sorumluluğu yerine getirme konusunda bir şeyler yapmak zorunda olduğunu düşünen herkesin harekete geçmesi gerekir.

Vicdanların Buluşma Yeri

6 Aralık 2009 tarihinde Londra'dan harekete geçen ve Türkiye'de ikiye katlanarak yoluna devam eden iyilik kervanı, Gazze'de bir buçuk milyon insanı her yönden kıskaca alan ve gıda maddeleri temin etmelerini bile engelleyen ambargoya itiraz eden vicdanların bir buluşmasıydı. Bu kervanda buluşan vicdanlar sadece kervana bilfiil katılanlardan oluşmuyordu. Her ne şekilde olursa olsun katkıda bulunan, bu mücadeleye sahip çıkan, kervanı kendisinin de sahip çıktığı haklı mücadelenin bir temsilcisi olarak gören herkes bu ortak faaliyetin içindeydi. Dolayısıyla bu kervan Siyonist vahşete itiraz eden tüm vicdanların bir ortak sesi, ortak etkinliğiydi.

Güçlerin İttifakına İhtiyaç Var

Filistin'e Özgürlük Konvoyu'nun yollara dökülmesiyle önemli bir tecrübe kazanıldı. Bu etkinlik bize gösterdi ki Siyonist vahşetin önlenmesi için güçlerin birleştirilmesine ihtiyaç var. Bugün Siyonist işgal, bu işgalin talimatlarıyla sürdürülen ambargo devam ediyorsa onun güçlü olmasından değil karşısında yeterince bir güç birliği oluşturulamamasından kaynaklanıyor. Diyebiliriz ki iki yüz araçtan oluşan bir kafile bütün dünyada yankı yaptı. Siyonist işgalciyi ve onunla işbirliği içinde olanları ise derinden sarstı. Bu başarı küçük bir ittifakla elde edildi. Demek ki güçleri birleştirme konusunda gayretlerimizi artırmamız ve Siyonist vahşete karşı yumruklarımızı kaldırma konusunda biraz daha cesaretli olmamız gerekiyor.

Siyonistlerin ve onlarla işbirliği içindeki yerli mekanizmaların güçleri abartılıyor. Onlar aslında korkak ve zayıftırlar. Ama bunu bizim insanlarımızın görebilmesi ve kendi güçlerini keşfetmeleri gerekir. Eğer bunu başarabilirsek Allah'ın izniyle Gazze'ye de, Kudüs'e de Mescidi Aksa'ya da elimizi kolumuzu sallayarak ve güven içinde girmeyi de başaracağız.

Yeni Bir İyilik Kervanı

İHH'nın öncülüğünde yeni bir iyilik kervanının yola çıkarılması için faaliyetler başlatıldı ve çalışmalar yürütülüyor. Bu kervan inşallah gemilerden oluşacak ve deniz yoluyla doğrudan Gazze'ye yanaşacak. Bu kampanyanın başarılı olması güçlerimizi birleştirmemize ve Siyonist işgalci saldırganlara kararlılığımızı göstermemize bağlıdır.

Kudüs ve Mescidi Aksa davasında kendilerine de görev düştüğünü düşünenlerin bu faaliyete mutlaka destek vermeleri, "Gazze'nin, Kudüs'ün ve Mescidi Aksa'nın kandillerinde yakılacak yağda benim de bir payım olmalı" diye düşünmeleri gerekir. Allah'ın izniyle güçlerimizi birleştirirsek Siyonist saldırganın yapabileceği hiçbir şey yoktur.